Bir gün hatırlamak yetmez!
Yılda bir kez, 8 Mart’ta, kadınların emeği, mücadelesi ve insan hakları üzerine konuşmalar yapılır, etkinlikler düzenlenir, basın açıklamaları yapılır…
Kadınlar onurlandırılır, alkışlanır.
Peki ya sonra?
Kadınlar gününü kutlamak, çiçekler vermek, basit sosyal medyaya mesajlar atmak, gerçekten çözüm olur mu?
Yalnızca bir gün değil, her gün, her an kadınların değerini anlamalı, emeğine saygı göstermeliyiz.
Kadınlarımız, tarihten bugüne her zaman sömürülmüş, emekleri hiçe sayılmıştır.
Çalışma hayatında, evde, sokakta, kısacası her alanda haksızlığa uğramışlardır.
Ancak bu ezilmişlik, yalnızca 8 Mart’ta hatırlanıp geçiştirilemez.
Onların mücadeleleri, çabaları her gün takdir edilmelidir.
Ne yazık ki, bir yanda kapitalist düzenin acımasız çarklarında dönen bir dünya var; diğer yanda ise kadınlar, şiddet, sömürü ve dışlanmanın hedefi oluyor.
Ve ne yazık ki bu tablo, her geçen gün daha da iç karartıcı hale geliyor.
Sermaye, kadınları sadece iş gücü olarak görüp, onlardan aldığı emekle zenginleşirken, toplumsal eşitsizlik de artıyor.
Kadınlar, toplumun en büyük yükünü taşıyor; ancak ne yazık ki emeği karşılıksız kalıyor.
Kadınlarımızı sadece bir günlüğüne hatırlamak, onlara çiçekler vermek, kutlamalar yapmak, sorunun köküne inmemek demektir.
Kadınlarımızın her günü, her anı emek, mücadele ve dayanışma ile geçiyor.
Kadına yönelik şiddet, tecavüz, töre cinayetleri, ekonomik ve psikolojik şiddet gibi sorunlar 8 Mart’ta gündeme getirilir, konuşulur, yazılır; fakat bir yıl boyunca bu sorunlar ne kadar çözülür?
Gerçekten bir değişim var mı?
Kadınların yaşamını koruyacak yasalar yeterli mi? Kadınları şiddetten koruyacak politikalar ne kadar etkili?
Bir gün kutlama yaparak bu sorunlar çözülebilir mi?
Hayır, bu kutlamalar geçici ve yanıltıcıdır.
Bir yıl boyunca kadınlar çalışırken, ürettikleri emekle ayakta dururken, ailelerini geçindirirken ya da başka türlü bir dışlanmışlıkla mücadele ederken, bir gün kadınlar günü etkinlikleriyle sorunu görmezden gelemeyiz.
Kapitalizm, kadınları sadece ucuz iş gücü olarak görmekle kalmaz, aynı zamanda onları şiddet ve yoksullukla baş başa bırakır.
Kadınlar, toplumsal eşitsizliklerin en derin yaralarını taşıyan bir halktır. Onlara yapılan haksızlıkların ve baskıların kaynağı, ekonomik, sosyal ve kültürel baskıların birleşiminden doğan bir sistemdir.
Ancak kadınlar, tüm bu zorluklara rağmen direnişin simgesidir. Kadınların toplumsal hayatta hak ettikleri yeri bulmaları için sadece bir gün değil, her gün savaş verilmesi gerekir.
Kadınlar hak ettikleri değeri ve saygıyı sadece 8 Mart’ta değil, her an almalıdır.
Kadınlar, sadece "yuvayı yapan dişi kuştur" diye nitelendirilemez.
Onlar birer işçi, birer sanatçı, birer bilim insanıdır.
Kadınlar, toplumsal değişim için en büyük gücü taşırlar.
Onların emeği, toplumun temelini oluşturur.
Kadınların gücü, dünya çapında bir değişimin kapılarını aralayacak güce sahiptir.
Bizim görevimiz ise, her gün, her an bu gücü görmek ve desteklemektir.
Ve unutmayalım ki; kadının değeri, sadece kutlamalarla ölçülmemelidir. Kadın, her an, her yerde değerli, saygıyı hak eden bir varlıktır.
Bu değer, her an yaşatılmalı ve her türlü sömürüye karşı durulmalıdır.
8 Mart’ta kutlamalar, çiçekler ve sosyal medya mesajları yeterli değildir. Kadınlar her gün, her an mücadele içindedir.
Bizim de bu mücadeleye, her zaman, her yerde destek vermemiz gerekir. Gerçek değişim ancak bu şekilde mümkün olacaktır.