Çocuklu yılların tozlu yollarında, sabahın ilk ışıklarıyla uyanan bir köy…
Köyde hayat sakin, içten ve samimi atmosferinde, yaşam yavaş akardı; her şeyin bir ritmi, her anın kendine has bir dokusu vardı.
Kurt beli Yeni yapan köyümüzde Sabah erken saatlerde horozların öterek günü müjdelemesiyle, evlerin bacalarından hafifçe yükselen duman, ailelerin yeni bir güne hazırlıklarını simgelerdi.
O sabahları, ocakta kaynamış süt, yumurta yanında yeşil soğan önünde dizilen mis gibi ekmek, günün ilk umutlarıydı.
Köy yaşamı, doğayla iç içe, emek ve sabırla örülüydü.
Tarla, bahçe, hayvanlar…
Her biri bir ailenin geçim kaynağı, bir yaşam biçimiydi.
Babaların tarlada çalışırken terlettiği alın, annelerin ellerinde yoğurdu, evde geçirilen uzun sohbetler ve misafirlere ikram edilen sıcak bir çay, birlik ve beraberliğin en güzel örnekleriydi.
O yıllarda, köyde her mevsim ayrı bir hikâye, her hasat farklı bir sevinçti.
Toplumun bağları o kadar kuvvetliydi ki, komşular arasında yardımlaşma, dertleşme ve birlikte gülme adeta yaşamın vazgeçilmezlerindendi.
Gün batımında, köy çeşmesi önünde dilden dile aktarılan eski masallar, unutulmaz anılar arasında yerini alırdı.
Köy odasında Gençlerin neşesi, yaşlıların tecrübeleriyle harmanlanır, köyün duvarlarına nakşedilen tarihler, geleceğe dair umut dolu mesajlar verirdi.
Köy sokaklarında, yalnızca ayak sesleri duyulurken; çocuklar, oyunlar oynayarak, ufukta beliren dağların ardındaki bilinmez dünyaları keşfetme hayaliyle büyürdü.
Elektriğin henüz nadir ve kıymetli olduğu o günlerde, geceleri yıldızlar altındaki sohbetler, ateşin etrafında toplanan hikâyeler, insanın kalbine işleyen samimi anılara dönüşürdü.
Köyümüz, modern yaşamın telaşından uzakta, doğanın ve geleneklerin kucağında yaşamın gerçek anlamını barındırırdı.
İnsanlar, birbirlerinin dertlerine ortak olur, sevinçlerine ortak sevinir; o zamanki toplumsal dokunun en güzel örneği, içten ve sınırsız bir dayanışmaydı.
Düğünlerde oyunlar, halaylar birlikte neşeyle sevinçle yaşanırdı.
Her evin kapısı, dostluk ve misafirperverlikle açıktı; her sohbet, geçmişle geleceği birbirine bağlayan bir köprü işlevindeydi.
Bugün, o günlerin anıları hafızalarda taze bir ninni gibi yankılanırken, köy yaşamının verdiği huzur, insanın ruhuna işleyen derin bir hasret olarak kalır.
Kırşehir’in o samimi Türkmen Kurt beli Yeni yapan köyünde yaşam, her ne kadar zorluklarla örülü olsa da, içtenlikle yaşanan, paylaşımın ve dostluğun en saf haliydi.
Ve belki de, her çağın aradığı huzur ve sükûnet, o günlerin sessizliğinde saklıydı.
Bu özlemli yolculuk, geçmişin izlerini arayanlara, hayatın köklerine dönme daveti sunuyor; çünkü her hatıra, yaşamın en değerli hazinelerinden biridir.