Renk körlüğünün çaresi bulunurken, siyasi körlüğün henüz bir tedavisi yok.
Renk körlüğü olan gözlerimiz bazı renkleri ayırt edemese de, diğer renklerin varlığını görür; oysa siyasi körlükte kişi etrafındaki tüm gerçeklerden habersiz kalır, yalnızca kendi görüşlerine takılıp kalır.
İktidar halkın derdine çare bulmaktan zorlanıyor.
CHP’nin erken seçim çağrıları iktidarı huzursuz etse de;
İktidar erken seçim talebimiz yok tarihinde seçim yapacağız demekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar seçilmesi için seçimler öne çekilecek deniyor.
İktidar ne kadar seçim demese de halk geçim derdinde.
Halkın derdi seçim değil ekonomi.
Halkın sesi olmak isteyen muhalefet kendi içinde başkanlık yarışında.
Muhalefet liderini ararken.
Ak partililer sokağın sesinden uzak gelecek seçimlerinde galibiyiz demekteler.
Geçtiğimiz haftalarda bir gazetede, AK Partiden üst düzey bir yöneticinin söylemleri dikkat çekmişti.
Kendisine “Durumunuz nasıl?” diye sorulduğunda,
“Kiminle konuşsak, kime sorsak, herkes bize oy vereceğini söylüyor; aksine bir fikir beyan edene henüz denk gelmedik” şeklinde yanıt alındı. Buna karşılık, “Elbette öyle diyecekler; çünkü siz iktidardasınız.
İktidardaki bir mensuba hangi seçmenin ‘siz kazanamazsınız’ deme cesaretini gösterebileceğini, herkesin sizden bin türlü talep beklediğini biliyoruz.
Olumsuz bir ifade kullanmak elbette imkânsız” diye cevap verildi.
İşte tam da bu noktada “siyasi körlük” devreye giriyor.
Türkiye’de aldığımız her nefesin bile siyasetle yoğrulduğunu bilen seçmen, kendisini iktidara yakın tutmak zorunda hissediyor; fakat sandıktan verdikleri oy, çoğu zaman beklenmedik partilere yöneliyor.
Halk son mahalli seçimlerde bunu gösterdi.
Çok partili hayata geçişimizden bu yana, seçmen kendisine daha iyi bir yaşam vaat eden hemen her siyasi görüşten partiyi iktidara getirdi.
Bazı partiler kısa bir süre, bazıları ise birden fazla dönem iktidarda kaldı; ancak bu durum, seçmenin gerçekleri görememesine ve sürekli değişen siyasi manzaranın etkisine işaret ediyor.
Sonuç olarak, siyasi arenada genel merkezler, “siyasi körlükten” kurtuldukları ve gerçeklerle yüzleşme cesareti buldukları an, ayaklarını yere daha sağlam basıp seçim kazanmak için daha çok çalışmak zorunda olduklarını biliyorlar.
Aksi halde, iktidardakiler muhalefete, muhalefettekiler ise iktidara dönüşüyor.