Yüz Liraya Bir Deli, Aziz Nesin'in ilk kez 1961 yılında yayınladığı öykü kitabıdır.
1961 yılındaki ilk baskısından bu yana, Yüz Liraya Bir Deli öykü kitabı Nisan 2013 tarihine dek 23 ayrı baskıda, toplam 109.500 adet basıldı. Ben Ekim 2021 tarihli basısından okudum bu güzel hikayeleri.
Seval Şahin’e göre; Aziz Nesin mizahi bir üslup kullanarak yazdığı öykülerinde halkın kullandığı yerel dille toplumsal sorunları dile getirir. Yazarın yerel dil kullanımı, toplumculuğunun ve halka ait olan her şeyi benimsemiş olmasının sonucudur. Bu doğrultuda Nesin mizahının, toplumsal olan halk mizahı olduğu ve düşündürerek güldürmeyi amaçladığı söylenebilir. Toplumun yüzde doksanını kendi sınıfından insanların oluşturduğunu düşünen yazar, eserlerinde üst sınıfların karşısında bir duruş sergileyerek toplumsal yapı içinde ortaya çıkan her sorunun üstüne gider. Nesin’in sanat görüşünü ortaya koyan bu tavır, hayatı boyunca içine girdiği her eylemde kendini gösterir.
Aziz Nesin'in kara mizah tarzındaki şu öyküleri kitabın içinde yer almaktadır;
Yüz Liraya Bir Deli
Zavallı Necla
Patroniçe
Eli Ağır Emekliler
Kul Köle
Doğulu Tartışma
Mebus Paltosu
Adamın Serti
İyilik Sevaptır
Beyamca
İnsanoğlu Terstir
Korkulu Rüya
Nötron Bombası Uygarlığı Kurtaracaktır
İnsansız Bir Uygarlık
Gülmece Duyarlığı: "Nötron Bombası Uygarlığı Kurtaracaktır"
Yüz Liraya Bir Deli’den;
Bekçi,
-Müjde! diyerek sevinçle komiserin odasına girdi.
Bekçi, biyandan da iki yarı çıplak adamı iletiyordu.
-Allaha şükür, ikiyüz lira cepte sayılır.
Komiser,
-Ne ikiyüz lirası? dedi.
-Komiserim, sayenizde iki deli de ben yakaladım, hem de bitürlü bulunamayan çıplak delileri...
-Bunlar çıplak değil ki...
-Eh çıplak sayılır... Yoksa içeri alıp daha soysam mı? Bunları nezarete koyup, gidip öbürlerini de yakalayacağım. Dışarısı, nah böyle, vıcır vıcır deli kaynıyor.
Birkaç alıntı daha;
İnsan uykuda da yaşar ama neye yarar böyle yaşamak!... Yaşamak, yaşadığını bilmektir, yaşamanın bilincine varmaktır.
Sayın bayanlar, çok sayın genç bayanlar, pekçok sayın güzel bayanlar! Birazcık dikkatli olunuz. O güzel iki dudağınızın arasından kanatlanacak bir kelimeyle, en kaba saba erkeği, yıldırım çarpmış kart meşe gibi yere serebilirsiniz.
İşte karşıda oturan koç burunlu adamla kalın çerçeveli gözlüklü adam, bu iki yazar için çok şiddetli bir tartışmaya girmişler. Birisi yalnız Doğru Yol gazetesini, öbürü de yalnızca Son Haber gazetesini okudukları için, bir türlü anlaşamıyorlar. Ben her iki gazetedeki tartışma yazılarını da okuduğum için durumu biliyorum. Bişey daha biliyorum; bu iki kişi burada nerdeyse kavga edecek gibi şiddetle tartışırlarken, onların tartışma konusu olan iki tanınmış ve ünlü yazar, başbakanın ziyafetinde yanyana bulunuyorlar ve birbirlerine iltifatlar ediyorlar.
Rüya görerek hayatımı uzatıyorum... derdi.
O zaman, malum, şimdiki gibi değil, büyüklere hürmet var.
Zaman, doğruların en büyük destekçisi... İşte bunun için yaşamak güzel!
Hiç kimseye yaranmaya çalışmayın!
Tadını çıkaramadıktan, dolu dolu yaşayamadıktan sonra, ben neyleyim öyle baharı?
İnsan uykuda da yaşar ama, neye yarar böyle yaşamak!. Yaşamak, yaşadığını bilmektir, yaşamanın bilincine varmaktır.
Bu da gösteriyor ki, ekmek midenin gıdası, musiki ruhun gıdası olduğu gibi, hürriyet de beynin gıdasıdır.
Yumruğu aşağı tabakadan insanlar kullanır. Hiçbir asilzadenin yumruk yumruğa kavga ettiği görülmemiştir.
-Sizin memleketiniz geri kalmıştır, değil mi? -Kim demiş? Onu kim demişse... halt etmiş! diye bağırdım. -Herkes öyle söylüyor. Biz de öyle duyduk. -Sayın baylar! Şunu unutmayınız ki, bizim düşmanlarımız çoktur. Bizi çekemediklerinden, hakkımızda olumsuz propaganda yapıyorlar.
Çanak yalayıcılığı ederek her devrin adamı olanlar, güneşi balçıkla sıvamak isteseler de, er geç hakikat nuru doğacaktır...
Rüya görerek hayatımı uzatıyorum...
Kem söz sahibinindir, demişler.
Olcay Önertoy’a göre; Nesin’in bir üst yapı kurumu olarak gördüğü edebiyat ona göre, etki ve tepki yoluyla insanların bilinçlenmesini, kendilerini ve toplumu değiştirme özlemi kazanmalarını sağlar. Bu nedenle Nesin, toplumu değiştirme çabası içinde eserler yazan bir sanatçıdır. Konur Ertop Nesin’e göre sanatın yaşanmakta olan gerçekliği yaşanması istenen gerçekliğe dönüştürme çabası ve savaşımı olduğunu söyler. Nesin bu savaşımı, mizah aracılığıyla gerçekleştirir. Çocukluğunda olmayacak şeyler hayal ederek kendisiyle dalga geçtiğini söyleyen Nesin, kişinin özleminin dışavurumu olan sanatın bir bakıma dalga geçmek olduğunu belirtir.
Yüz Liraya Bir Deli gerçekten çok güzel öyküler içeriyor. Hem okurken hem de hikayenin sonuna geldiğinizde gülümsüyor, hem gülüyor hem de derin ironileri değerlendirebiliyorsunuz. Bu kitabı okuduğum için çok mutluyum. Tabii ki sizin de benzer bir mutluluğu yaşamanızı dilerim. Saygılarımla…