Düzende, düzülenlerde hep aynı.
Düzen memnun, düzülen ondan memnun.
Hani diyelim düzen mutlu.
Düzülen niye mutlu dersiniz?
Bunu anlamak o kadar zor ki.
Demem o ki, bu âlem kuruldu kurulalı hep aynı tezgâh.
Düzen aynı düzen, sadece düzülenler değişmiyor.
Zengin her halükârda daha zengin.
Çalışan hep ekmeğe muhtaç ve aç.
Düzen düzülenleri kendine muhtaç ediyor çark dönüyor.
Emeklinin durumunu artık söylemeye dilim bile varmıyor.
Zira bu işin başındakilerin kurnazlıklarına kimsenin aklı sırrı ermiyor.
Dün öyleydi, bugün böyle, yârinde öyle olacak.
İşinize geliyorsa...
Buradan ders çıkaramayanlar...
Artık size söyleyecek sözüm yok.
Ne diyeyim bilmiyorum ki.
Yıllardır hep aynı masalı dinliyorsunuz.
Aynı masalı ters çevirip anlatıyorlar, yine dinliyorsunuz.
Eğrisi doğrusu ne, onu da bilmiyorsunuz.
Bilmemek ayıp değil ama öğrenmek de istemiyorsunuz.
Ama milyonların kaderini tayin edecek her şeyin içinde siz varsınız.
Hem kendinizi hem diğer insanları hem de geleceğinizi ilgilendiren bu tablo içinde yalanlara kanmaya devam ettiğiniz müddetçe, destek verdiğiniz müddetçe, işinize geldiği için sustuğunuz müddetçe sizler de vebal altındasınız.
Düzen hep aynı, gelen giden değişmiyor.
Gelen gideni aratmıyor.
Benim gördüğüm ise 'düzenin' değişmediğidir.
Düzen aynı arkadaşlar.
Düzülenlerde hep aynı.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne bakın arkadaşlar!
TBMM'ye gönderdiğimiz vekillere bakın!
Sözde farklı düşünüyoruz diyenlere bir bakın.
Hepsinin tuzu kuru.
Hepsinin dünyalığı garanti edilmiş.
Hep düzen.
Hepsi düzenin adamı.
Dünden bugüne yapılan seçimler malum düzen kesimde, 'kim öne geçsin' tercihini millete onaylatma süreçleridir.
Bu yarışlarda kazananlar, halkın duygularına, milli ve manevi değerlerine en iyi hitap edenler olmuştur.
Bu düzende kaybeden yoktur.
Bu yarışa girenler düzendeki yerlerini korurken kaybeden hep halk olmuştur.
Meşhur hikâyedir: Siyasetçinin biri kasaba meydanında nutuk atıyor.
Her sözünü "bu düzen değişecektir!" diye bitiriyormuş.
Öndeki bir ihtiyar da o siyasetçinin her "bu düzen değişecektir" sözüne kafasını sallıyor, elini yumruk yapıp, başparmağını, işaret ve orta parmağının arasına sokuyormuş.
Tabii bu durum o siyasetçinin dikkatini çekiyor.
Kürsüden inince, doğruca yaşlı adamın yanına gidiyor ve "Sen bu düzenin değişeceğine inanmıyor musun?" diye soruyor.
Yaşlı adam: "İnanırım, inanırım, hiç inanmaz olur muyum!" diyor.
"O halde ne demeye başını sallıyorsun?"
Yaşlı adam iç çekerek: "Değişir oğlum, değişir, bu düzen de değişir; lakin düzülenler hiç değişmez!" cevabını veriyor.
İşte bu masalı dinlemeye devam ettiğimiz müddetçe hem kendimizi hem de geleceğimizi karartıyoruz.
Her ne kadar “değişim” diye sözler uçuşsa da gerçeğe dair farkındalık oluşmadıkça, düzenin ayna lığında kaybolup giden bizler, hâlâ düzülenlerin yerinde kalmaya mahkûmuz.