Daha sonra boraks olduğu kanıtlanınca siyasal baskılar sahneye çıktı. Bu yatakların zenginliğini kanıtlayan maden mühendisleri sürüldü. Bizzat İngiltere Kraliçesi bu konuda Türk Hükümeti'ne baskı yaptı. Bütün bunlar sökmeyince de ambargo uygulandı. Boraks uç ürünlerinin üretilmemesi için Etibank'a teknoloji satışı önlendi.

              Benzer oyun manyezit, fosfat, kromda da oynandı. Türkiye ileri krom ürünleri üretmek için Batı'dan teknoloji alamadı.

              Bu oyun dünyanın çeşitli az gelişmiş ülkelerinde asırlardır oynanıyor. Petrol ve doğalgaz en önde gelen örnekler.

              Bütün bunları bilen ve yaşayan bir kişi olarak bugün Bergama'daki altın yataklarının işletilmemesi için sürdürülen direnişi de acaba böyle değerlendirmek mümkün mü?
Konu ile ilgili uzmanlar altın yataklarının siyanür ile işletilmesinde hiçbir sakınca görmüyor. Çevre sorunlarına en çok titizlik gösteren ülkeler bu üretim metodunu artan oranlarda benimsiyor. Bugün ABD'de 170, dünyada ise 850 madende altın bu yolla üretiliyor.Paris civarında bile bu metotla işletilen bir maden var

               Türkiye'de ise taa Krezüz döneminden arta kalan ve başka metotlarla işletilemeyen pek çok altın yatağı var. Bu yatakları siyanürle işletmemek bundan sonra da işletmemek demektir.
              Görüldüğü kadarıyla altını savunanlar uzmanlardır. Altına karşı çıkanlar ise bilmeyen, ancak çok bağıranlardır. Karşı çıkanların kendi uzmanlık ve görev alanları içinde çevre sorunlarına karşı ciddi bir çabaları yok.

               Bu durumda aklıma Esir Madenler gerçeği geldi. Acaba dünya altın tröstleri asırlardır işletilemeyen Anadolu altın madenlerini bugün de bu bahaneyle mi durduracaklar?
Demagoji yapmadan şiddete başvurmadan bilim ve aklın ışığında bu konuyu tartışmamız gerekiyor.

               Yukarda okuduğunuz satırlar, bana değil, geçen ay kaybettiğimiz çok değerli dostum, çok değerli siyaset ve devlet adamı Tuğrul Erkin'e ait.. Bana yolladığı bu mektubu, 1 Temmuz 1997'de köşemde aynen yayınlamıştım.

               Erkin o zaman, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Genel Sekreteriydi. Başkan da CHP'li Nurettin Sözen.

                 Işıklar içinde yatsın, Sevgili Dostum, o zaman ülke çapında kıyametler kopmasına sebep olan Bergama Altın Madenleri üzerine yazmıştı.

                Hem de nasıl organize edilen yöre köylüleri, hatta Asteriks çizgi roman tipleri kılıklarına sokulmuş, Hopdediksler ortaya çıkarılmış, Boğaziçi Köprüsü'nde bile yürütülmüştü.
                  CHP'li Erkin saf ve temiz köylülerin, dış güçler tarafından organize edilebileceğine dikkat çekiyordu.

                  Sonra Tuğrul'un ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı.Güya sivil toplum örgütü, ama aslında Alman Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı'nın yönlendirdiği FİAN adlı vakıf Türkiye'de tarım (GAP) ve sulama (Ilısu barajı) alanlarına karşı olduğu gibi, madenciliğe, özellikle altın madenciliğine de karşıydı.

               Türkiye'deki altın rezervleri 80 milyar dolar civarındaydı. Ve bu rezervlerin işletilmesi Dünya Altın Tröstünde çok önemli yere sahip Almanya'nın hiç hoşuna gitmiyordu.
Sonrasını biliyorsunuz!.

                Bergama'da protestocuların ve yerel yöneticilerin hatta para verilerek organize edildikleri, mahkemedeki itiraflarla ortaya çıktı. Bergama Altın Madenleri pırıl pırıl işletilmeye başlandı. Ama bu defa da FETÖ alçağı işin işine girdi. İşletmeyi, kendi kasası, şimdi kaçak, Londra'da yaşayan Akın İpek yüklemeyi başardı. O da ayrı hikâye ...

                

Daha sonra boraks olduğu kanıtlanınca siyasal baskılar sahneye çıktı. Bu yatakların zenginliğini kanıtlayan maden mühendisleri sürüldü. Bizzat İngiltere Kraliçesi bu konuda Türk Hükümeti'ne baskı yaptı. Bütün bunlar sökmeyince de ambargo uygulandı. Boraks uç ürünlerinin üretilmemesi için Etibank'a teknoloji satışı önlendi.

              Benzer oyun manyezit, fosfat, kromda da oynandı. Türkiye ileri krom ürünleri üretmek için Batı'dan teknoloji alamadı.

              Bu oyun dünyanın çeşitli az gelişmiş ülkelerinde asırlardır oynanıyor. Petrol ve doğalgaz en önde gelen örnekler.

              Bütün bunları bilen ve yaşayan bir kişi olarak bugün Bergama'daki altın yataklarının işletilmemesi için sürdürülen direnişi de acaba böyle değerlendirmek mümkün mü?
Konu ile ilgili uzmanlar altın yataklarının siyanür ile işletilmesinde hiçbir sakınca görmüyor. Çevre sorunlarına en çok titizlik gösteren ülkeler bu üretim metodunu artan oranlarda benimsiyor. Bugün ABD'de 170, dünyada ise 850 madende altın bu yolla üretiliyor.Paris civarında bile bu metotla işletilen bir maden var

               Türkiye'de ise taa Krezüz döneminden arta kalan ve başka metotlarla işletilemeyen pek çok altın yatağı var. Bu yatakları siyanürle işletmemek bundan sonra da işletmemek demektir.
              Görüldüğü kadarıyla altını savunanlar uzmanlardır. Altına karşı çıkanlar ise bilmeyen, ancak çok bağıranlardır. Karşı çıkanların kendi uzmanlık ve görev alanları içinde çevre sorunlarına karşı ciddi bir çabaları yok.

               Bu durumda aklıma Esir Madenler gerçeği geldi. Acaba dünya altın tröstleri asırlardır işletilemeyen Anadolu altın madenlerini bugün de bu bahaneyle mi durduracaklar?
Demagoji yapmadan şiddete başvurmadan bilim ve aklın ışığında bu konuyu tartışmamız gerekiyor.

               Yukarda okuduğunuz satırlar, bana değil, geçen ay kaybettiğimiz çok değerli dostum, çok değerli siyaset ve devlet adamı Tuğrul Erkin'e ait.. Bana yolladığı bu mektubu, 1 Temmuz 1997'de köşemde aynen yayınlamıştım.

               Erkin o zaman, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Genel Sekreteriydi. Başkan da CHP'li Nurettin Sözen.

                 Işıklar içinde yatsın, Sevgili Dostum, o zaman ülke çapında kıyametler kopmasına sebep olan Bergama Altın Madenleri üzerine yazmıştı.

                Hem de nasıl organize edilen yöre köylüleri, hatta Asteriks çizgi roman tipleri kılıklarına sokulmuş, Hopdediksler ortaya çıkarılmış, Boğaziçi Köprüsü'nde bile yürütülmüştü.
                  CHP'li Erkin saf ve temiz köylülerin, dış güçler tarafından organize edilebileceğine dikkat çekiyordu.

                  Sonra Tuğrul'un ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı.Güya sivil toplum örgütü, ama aslında Alman Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı'nın yönlendirdiği FİAN adlı vakıf Türkiye'de tarım (GAP) ve sulama (Ilısu barajı) alanlarına karşı olduğu gibi, madenciliğe, özellikle altın madenciliğine de karşıydı.

               Türkiye'deki altın rezervleri 80 milyar dolar civarındaydı. Ve bu rezervlerin işletilmesi Dünya Altın Tröstünde çok önemli yere sahip Almanya'nın hiç hoşuna gitmiyordu.
Sonrasını biliyorsunuz!.

                Bergama'da protestocuların ve yerel yöneticilerin hatta para verilerek organize edildikleri, mahkemedeki itiraflarla ortaya çıktı. Bergama Altın Madenleri pırıl pırıl işletilmeye başlandı. Ama bu defa da FETÖ alçağı işin işine girdi. İşletmeyi, kendi kasası, şimdi kaçak, Londra'da yaşayan Akın İpek yüklemeyi başardı. O da ayrı hikâye ...