Londra ile Petersburg arasında oynanan bu  diplomatik satrançta  Ermeniler piyon olarak kah ileri sürülüyor, kah yeniyordu.

Alman belgelerinin ispatladığı gibi Almanya, Berlin Konferansından  bu yana  Ermeni sorununa daima iyi niyetle ve anlayışla yaklaşmış, yine de  dünyada Padişahın ve Türk Hükümetinin  bütün vahşi uygulamalarının  ardındaki itici güç olarak karalanmıştır”.

                   Davada  bilirkişi sıfatıyla dinlenen ikinci kişi ,General Otto Liman von Sanders idi. Aslında savunma avukatları tarafından çağrılmıştı. Fakat mahkemedeki  ifadesi  hiç de sanığın lehine olmamıştır.:” Benim kanaatimce Ermenistan’da  olup biten ve Ermeni katliamları  olarak nitelenen olayları iki başlık altında ele almak gerekir.İlk bölüm; Jön Türk hükümetinin  Ermeni tehciri ile ilgili direktifleri kapsıyor.Bundan,  yani sadece tehcir emrinden  Jön Türk Hükümeti sorumlu tutulabilir, ama sonuçlarından sadece kısmen sorumludur. İkinci nokta, Ermenistan’da vuku bulan çatışmalardır. Çatışmaların ilk nedeni, Ermenilerin Türk hükümetinin  silahları teslim etme çağrısına karşı gelmiş olmasıdır.İkincisi Ermeniler hiçbir kuşku bırakmayacak şekilde  Rusların safsında Türklere karşı savaşmışlardır. Elbette bu,  çarpışmalara neden olmuş,doğal olarak yenilen tarafın ölümüyle sonuçlanmıştır. Kanaatimce bu gerçekleri birbirinden ayırmak gerekir.

                   Şunu da dikkate almak şarttır: Tehcirin güzergahı öylesine kötü idi ki, yalnız Ermeniler değil , bir5 çok Türk askeri de yolda açlıktan, hastalıktan, Osmanlı Devletinde egemen olan organizasyon bozukluğundan hayatını kaybetmiştir. Orada binlerce Türk askeri öldü.Sadece benim ordumda Gelibolu seferinden sonra  bitap düşen binlerce asker  yetersiz beslenmeden ölmüştür. Kanaatimce bütün bunları burada göz önünde tutmak gerekir. Ermenilere ezelden beri düşmanlık besleyen Kürtlerin bunlara saldırıp katlettiğine  burada daha önce değinildi”.

Ben şahsen , Talat’tan onun imzasını taşıyan ve Ermenileri ilgilendiren tek bir emir almadım. Aldığım emirler Enver Paşa’nın  imzasını taşıyordu ve hepsi de  çok daha hafif içerikliydi. Bazılarıysa saçmaydı ve uygulanması imkansızdı. Örneğin,  ordudan bütün Yahudi  ve Ermenilerin uzaklaştırılması emrini aldım. Elbette bu emri uygulamadık, çünkü  Ermenilerle Yahudilere  tercüman olarak ihtiyacımız vardı. Talat Paşa’nın emirlerinden ne  ölçüde sorumlu olduğuna gelince: Bildiğim kadarıyla Ermenilerin tehcirine dair en önemli emir 20 Mayıs 1915 tarihini taşıyan emirdir. Fakat Talat Paşa’nın sorumluluğu hakkında bir şey söyleyemem.Direktiflerin fikir babası komitedir. Bakanlar kurulunda oy birliği ile kabul edilmişlerdir. Dediğim gibi uygulama Valilerin, alt tabakadaki memurların, özellikle de jandarmanın elindeydi”.

                    Paris Konferansı’nda   İngiltere’nin temsilcisi olarak atanmış olan Şark uzmanı Yarbay Sir Mark Sykes da olaylar sırasında yazdığı kitabında  tehciri zorunlu olarak görmektedir.

                    Mahkeme  başka şahidin dinlenmemesine karar verdikten sonra  sıra doktorların Teiliran’ın  akli dengesi hakkındaki rapora gelmişti. Mahkeme doktoru Robert Stoermer , “Kanaatimce sanık epilepsi(sara) hastasıdır ve yaşadığı vahşetler ruhunda sarsıntı yaratmıştır” diyordu. Ama doktora göre bu hastalık onun iradesini doğrudan etkilemezdi.Doktor, Teilirian’ın cinayeti anlatımından , bunu uzun süredir planladığı sonucunu çıkartmıştı. Kısacası “Akli Dengesizlik”, Teilirian açısından söz konusu değildi. İşlediği cinayetten sorumluydu.

                        Üçüncü bilirkişi Prof.Dr.Richard Cassirer’di.43 yaşındaki Musevi doktor Teilirian’ı cinayetten önce , Şubat ayında  iki kez muayene etmişti. Doktor onun sinir sisteminde   belli bir aksaklığa rastlamamıştı. Teilirian’da gerçek bir epilepsi olduğunu sanmış  ilaç  yazıp göndermişti. Fakat “şimdi gerçek bir epilepsiden çok somatik bir epilepsi olduğuna inanıyorum”diyordu.”Teilirian  ağır psikopattır” sonucuna varıyordu.