12 Eylül 1973’te , Çar­şam­ba günü öğle vak­tin­den önce, hü­kü­met gö­rev­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­ren Si­lah­lı Kuv­vet­ler ge­ne­ral­le­ri­nin planı ma­sa­la­rı­nın üs­tün­de ha­zır­dı.
Nihai me­tin­de­ki öne­ri­ler Mil­ton Fri­ed­man’ın “Ka­pi­ta­lizm ve Öz­gür­lük”’ünde yer alan ( ser­best pi­ya­sa üç­lü­sü olan özel­leş­tir­me, de­re­gü­las­yon ve sos­yal har­ca­ma­lar­da ke­sin­ti­ler çar­pı­cı ben­zer­lik­ler ser­gi­li­yor­du ABD’de eği­tim alan Şili’li ik­ti­sat­çı­lar bu fi­kir­le­ri de­mok­ra­tik tar­tış­ma sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de ba­rış­çı bir yol­dan ha­ya­ta ge­çir­mek is­ti­yor­lar­dı as­lın­da, fakat on­la­ra ezici bir ço­ğun­luk­la karşı çı­kı­lı­yor­du.
    Pi­noc­het’nin eko­no­mi ko­nu­sun­da­ki yar­dım­cı­la­rın­dan bi­ri­si olan Cris­ti­an Lar­ro­ulet, “Bize göre, bu bir dev­rim­di” di­ye­cek­ti. Sa­mi­mi bir ifa­dey­di bu. 11 Eylül 1973, Al­len­de’nin ba­rış­çı sos­ya­list dev­ri­mi­nin şid­de­te baş­vu­ru­la­rak sona er­di­ril­me­si­nin öte­sin­de bir şeydi. The Eco­no­mist’in daha sonra bir “kar­şı-dev­rim” ola­rak ad­lan­dır­dı­ğı dal­ga­nın baş­lan­gı­cıy­dı.
( Chi­ca­go Okulu’nun kal­kın­ma­cı­lık ve Key­nes­ci­lik yo­luy­la elde edi­len ka­za­nım­la­rı geri alma mü­ca­de­le­si­nin ilk somut za­fe­riy­di)
    Pi­noc­het ilk bir buçuk yıl bo­yun­ca Chi­ca­go ku­ral­la­rı­na ti­tiz­lik­le bağlı kaldı: Ta­ma­men ol­ma­sa da , dev­le­tin elin­de bu­lu­nan bazı şir­ket­le­ri ( bir­kaç banka dahil) özel­leş­tir­di; kes­kin uçlu yeni spe­kü­la­tif fi­nans bi­çim­le­ri­ni be­nim­se­di; ya­ban­cı it­ha­lat kar­şı­sın­da ka­pı­la­rı ar­dı­na kadar açtı, uzun za­man­dır Şili sa­na­yi­ci­le­ri­ni ko­ru­yan en­gel­le­ri kal­dır­dı ve hü­kü­met har­ca­ma­la­rın­da ( önem­li bir artış gös­te­ren as­ke­ri har­ca­ma­lar hariç) %10 ke­sin­ti yaptı. Ay­rı­ca fiyat de­ne­ti­mi­ni kal­dır­dı.
    Chi­ca­go Boys, Pi­noc­het’yi ken­di­le­rin­den emin bir şe­kil­de şuna inan­dı­rı­yor­du; dev­le­tin, yer al­dı­ğı bütün bu alan­lar­dan der­hal çe­kil­me­si ha­lin­de , eko­no­mi­nin doğal ya­sa­la­rı kendi den­ge­si­ni ye­ni­den sağ­la­ya­cak ve enf­las­yon( onlar bunu pi­ya­sa­da­ki sağ­lık­sız or­ga­niz­ma­la­rın var­lı­ğı­nı gös­te­ren eko­no­mik ateş­le­me hali ola­rak gö­rü­yor­lar­dı) si­hir­li bir şe­kil­de dü­şe­cek­tir. Oysa ya­nı­lı­yor­lar­dı. 1974’te enf­las­yon %374’e yük­sel­miş­ti.( Bu Al­len­de dö­ne­mi­nin en yük ora­nı­nın iki ka­tıy­dı) Ekmek gibi temel ih­ti­yaç mad­de­le­ri­nin fi­ya­tı zir­ve­ye tır­ma­nı­yor­du. Aynı za­man­da Pi­noc­het’nin “ser­best ti­ca­ret” de­ne­yi ül­ke­yi ucuz ithal mal­la­rı için­de yüzer bir hale ge­tir­di­ğin­den Şili’liler kü­me­ler ha­lin­de işten çı­ka­rı­lı­yor­lar­dı. Re­ka­be­te da­ya­na­ma­yan yerel dü­zey­de­ki iş­yer­le­ri bir­bir­le­ri ar­dı­na ka­pa­nı­yor, iş­siz­lik rekor dü­ze­ye ula­şı­yor ve açlık almış ba­şı­nı gi­di­yor­du. Chi­ca­go Oku­lu­nun ilk la­bo­ra­tu­arı çök­müş­tü.
    Ser­gio Cast­ro ve diğer Chi­ca­go Boys (ger­çek Ci­ca­go tar­zıy­la) so­ru­nun hala kendi te­ori­le­rin­den değil, fi­kir­le­ri­nin ye­te­rin­ce sıkı bir şe­kil­de uy­gu­lan­ma­ma­sın­dan kay­nak­lan­dı­ğı­nı ileri sür­mek­tey­di­ler. Ne­re­dey­se yarım yüz­yıl­dır süren hü­kü­met mü­da­ha­le­le­rin­den ge­ri­ye kalan “bo­zuk­luk­lar” bu­lun­du­ğun­dan eko­no­mi bir türlü kendi ken­di­si­ni dü­zel­tip uyum­lu bir den­ge­ye ka­vu­şa­ma­mış­tı. Ça­lış­ma den­me­yi açı­sın­dan Pi­noc­het’nin bu ak­sak­lık­la­rı ( daha çok ke­sin­ti­ler, daha çok özel­leş­tir­me, daha fazla sürat) or­ta­dan kal­dır­ma­sı ge­re­kir­di.
    Artık gün­dem­le­ri ciddi şe­kil­de teh­li­ke­ye giren Chi­ca­go Boys ve pi­ra­na­lar ( ki bu ke­sim­le­rin çı­kar­la­rı ara­sın­da çok büyük bir ör­tüş­me söz ko­nu­suy­du) büyük si­lah­la­ra baş­vur­ma za­ma­nı­nın gel­di­ği­ne karar ver­di­ler. Mil­ton Fri­ed­man ve Ar­nold Har­ber­ger Mart 1975’te büyük bir ban­ka­nın de­ne­ye yar­dım­cı ol­ma­sı ama­cıy­la yap­tı­ğı davet üze­ri­ne Dan­ti­ago’ya gitti.
    Fri­ed­man cunta kont­ro­lün­de­ki basın ta­ra­fın­dan yeni dü­ze­nin gu­ru­ru olan bir rock yıl­dı­zı gibi kar­şı­lan­dı. Git­ti­ği her yerde ağ­zın­dan çıkan her söz man­şet­le­re yer­leş­ti, aka­de­mik kon­fe­rans­la­rı ulu­sal te­le­viz­yon­da ya­yın­lan­dı ve çok önem­li bir davet aldı: Ge­ne­ral Pi­noc­het ile özel bir gö­rüş­me ya­pa­cak­tı.