Z Kuşağı mı, Elif Nesli mi? Hadi bakalım kimmiş bu gençler. Kimler benziyor Asr-ı Saadet gençlerine?

"Ah şu gençler! "diye başlar olduk sözlerimize. Hep yakınır olduk onlardan. Oysaki onları yakındığımız hale getiren biz olduk. Bir tarafta "Z (zero) KUŞAĞI" diye ayrıştırdığımız, öteleyip örselediğimiz gençlik. Diğer tarafta sıfırlanmış Z yerine eğilmeyen bükülmeyen, İslam’ın şerefiyle doğrulan, ecdadın izinden giden bir gençlik olan ELİF NESLİ.

 Size bir şey söyleyeyim mi? Yakınılacak bir halleri yok aslında. Sadece sözlerine kulak verin, onlarla biraz oturup konuşun, dertlerinin ne olduğunu anlayacaksınız.

"Ne varsa gençlerde var. Bu dava gençlerle yükselecek." diyor Abdülmetin Balkanlıoğlu Hoca. Tıpkı Habibullah Hz Muhammed (sav) gibi.

 Habibullah(sav) İslamı yaymaya ilk başladığında gençler toplandı etrafında. Onlar omuz verdi, yücelttiler. Üstelik işkence görüp aşağılandıkları halde.

Mekke’nin en zenginlerinden, en yakışıklısı, genç kızların yüzünü girmek için camlardan atladığı gençti Musab bin Umeyr ama İslam’ı seçince annesi tarafından zindana atıldı. "Sen dininden dönmezsen tuttuğum açlık orucunda ölürüm." diyen annesine "Bin tane canın olsa. Hepsini tek tek versen. Ben yine de dinimden dönmem." diyen sahibinin adıdır Musab.

Mekkeli müşrikler duysa Habibullah (sav) ve yanındakiler rahat ibadet edebilsin diye evini onlara açtığını, bir hamlede öldürürlerdi onu. Ama korkmadan İslam davasına omuz vermenin, canını hiçe saymanın adıydı Erkâm.

Döne döne savaşmanın, ilmiyle hayran bırakanın adıydı Ali.

Adaletiyle dudak ısırtanın, öfkelenince küffarı yıkanın adıydı Ömer.

Ayağını basınca yeri titretmenin adıydı Hamza.

Ezan okuyunca gönüllüleri coşturanın adıydı Bilal. Çölde üzerine kayalar konup işkence edildiği halde dininden dönmeyen Bilal.

"İslam’ın yayılmasında Resulullah (sav) asıl desteği veren gençler olmuştur. Mesela genç yaşta İslam’ı kabul edenlerden Ali on, Zeyd b. Harise onbeş, Abdullah b. Mesud ve Zübeyr b. Avvâm on altı, Talha b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf, Erkâm b. Ebü'l-Erkâm, Sad b. Ebû Vakkas on yedi, Musab b. Umeyr on sekiz-yirmi, Abdullah b. Ömer on üç, Cafer b. Ebû Talib yirmi iki, Osman b. Huveyris, Osman b. Affân, Ebû Ubeyde ve Hz Ömer yirmi beş-otuz bir yaşlarındaydılar.(Allah onlardan razı olsun.)

Bunların dışında genç yaşta İslam’ı kabul eden daha pek çok sahabi olmuştur. Bu sahabiler arasında gerek Resulullah (sav) hayatında gerekse onun vefatından sonraki dönemde çok önemli vazifeler üstlenenler olmuş, içlerinden valiler, komutanlar çıkmıştır." diyor Hüseyin Okur, Asr-I Saadet Gençliği kitabında.

 Semerkand yayınlarından çıkan bu eseri iki saatte okudum. Bazen güldüm bazen ağladım ama kitabı bitirdiğimde hem umut doldum hem hüzünlendim.

"Bizi toprağa gömdüler fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı." diyor Aliya İzzetbegoviç. O tohumlar filiz vermeye başladı. Yakında yeşerecek her yer. Söyleyin gençler geliyor hem de gümbür gümbür. İlmiyle, fikriyle, gücüyle, imanıyla geliyor. Söyleyin gençler geliyor. Küfrü savunanı korku sarsın. Söyleyin ASIM'IN NESLİ geliyor. Tıpkı Asr-ı Saadet Gençliği gibi.