Aşağı yukarı hepimizin gurbette yakınları vardır , özellikle 1960 ve 70 yılları Memleketimizin buhranlı yılları işsizliğin , geçim derdinin tavan yaptığı yıllardı , büyük bir savaştan çıkmış Avrupa hem nüfus hemde ekonomik bakımdan zayıflamış , savaşın bitimiyle adeta yeniden yapılanmaya gitmiş ve bu yapılanma süreci içerisinde insan gücüne ihtiyaç duymuş kapılarınıda dışarıya açmıştı.
Özellikle Almanya daha çok işçi talep etmiş ve bu yüzden gurbetçilerimiz " Almancı "deyimini almış , Hollanda , Belçika , Avusturya gibi ülkelere gidenler bile " Alamancı " olmuşlardı ...
Yaz ayları gelince memleketlerine izine gelen gurbetçi vatandaşlarla dolar şehirler ..
Almanya ile 31 Ekim 1961`de imzalanan Türk İşgücü Anlaşması ile ilk Türk göçleri başlamıştır Avrupa'ya , özellikle Almanya , Hollanda ,İsviçre , Avusturya , Fransa ve birçok Avrupa ülkesinde gurbetçi vatandaşlarımız bulunmaktadır.
Gurbetçiler bundan 50 yıl önce , tarihlerinde ilk defa kitleler halinde , ekmek parası kazanma uğruna vatanlarını terk ederek ; dili , dini , kültürü , değerleri farklı yabancı bir ülkeye çalışmaya gittiler.
Gurbet elde çalışıp yemeden içmeden biriktirip paralarını Memleketlerine akıtıp harcamalar yaptılar.
Ne yazık ki ; gurbet ellere ekmek parası için giden bu vatan evlâtlarına yıllar içinde ‘’ döviz yumurtlayan tavuk ’’ gözüyle bakılmış , onların sorunlarıyla gerektiği gibi ilgilenilmemiştir . Onlar karşılaştıkları çoğu sorunları kendileri çözmüşlerdir.
Yaz ve bayram tatilini memleketinde geçirmek isteyen gurbetçilerimiz uçakla, arabalarıyla akın akın Türkiye'ye gelirler ...
Hasret , özlem , vatan ve sıla aşkı ...
Bizler birkaç günlüğüne bir yere gidince nasıl burnumuzda tüter evimiz , memleketimiz ...
Ya o gurbetçiler ...
Sayılı gün tez geçer misali göz açıp kapayıncaya kadar ışık hızında geçen günler , koskoca bir senenin hasretliğine yeter mi ?
Gurbetçiyi görünce genelde bir kin kaplıyor insanlarımızı , bindikleri arabalardan tutunda , giyim kuşamlarına kadar yorumlar yaparız ..
Bazende gurbetçilerin şımarık hali , orada yapamadıklarını , burada yapmak istemeleri tepkiler çekiyor ; örneğin geçen gün evden çıktım asansöre bineceğim , asansör yukarı çıkmaya başladı , bulunduğum kata gelince kapı açıldı , yan tarafta oturan gurbetçi teyze ve oğlu asansördelermiş , selam sabahtan vazgeçtik yüzümüze bile bakmadılar , birde asansörde içilen sigara ekstradan olmuştu , içilen sigaranın dumanı asansörün anasını ağlatmıştı , inene kadar yaşadığım o pis sigara kokusunu içime çekmeye mecburmuydum elbette değildim , ama mecbur kaldık ..
Hadi oradada yapsana , yapamazsın ...
Buraya gelince oradaki kurallara nasıl uyuyorsan buradada öyle uy ...
En önemlisi gurbetçi , Avrupa ' da kazanıp Türkiye ' de yatırım yapıyor ! Ev alıyorlar , yakınlarına maddi destekte bulunuyorlar ve daha birçok harcamalar yapıyor ..
Bunu bilen bizim vatandaşımız " altın yumurtlayan tavuk " niyetiyle gurbetçiye bakıp voleyi vurmanın her yolunu mübah sayıyor ...
Dövizdeki artıştan sanki gurbetçiler sorumlu ..?
Euro 1.5 lirayken de her yaz Türkiye'ye geliyorlardı ..!
Gurbetçi , Ruslardan , Araplardan , Almanlardan daha çok para harcıyor , sadece kendileri için değil akrabaları içinde harcıyorlar , memleketlerinde akrabalarıyla vakit geçiriyorlar , gezip para harcıyor , esnafa canlılık getiriyor , ekonomiye katkı sağlıyor ...
Milyarlarca döviz getiriyor ,sıcak para akışı oluyor , Avrupa ülkeleri emlak satışında her yolu dönerken , bizim emlak piyasasının müşterisi gurbetçiyle ayağına geliyor , gurbetçi yatırım yapıyor , memleket kazanıyor ...
Demiştik ya gurbetçilik zordur , burada " Almancı " orada " yabancı " ....
Ama kendi Dünyasında kendine özgü bir hayat düzeneği kurmuş hayatına devam etmektedir ...
Ancak hep aynıdır gurbetçinin kaderi uçağın üstünde gider altında gelir ....