Kur’an İslam’ı diyordu bir zamanlar ilahiyatçının biri kendi yorumlarına…

Bu yorumun dışındakileri ise ya “ Müşrik, ya atalar dini mensubu” ya da “Emevi, Arap örfünü din edinmiş beyinsizler akılsızlar  olarak” etiketliyordu ağzını yayarak… Başlarda laiklik, sekülerlik ve sistemin ne kadar kutsalı varsa onu din suyuyla vaftiz ediyor, adeta pir u pak ediyordu. En nihayet  deizm durağında indi. İnsanların; dinden, dini olan her şeyden nefret ettiğini, şirk dininin bidat ve hurafelerine inanmaktansa, hiçbir dine inanmayıp  yalnızca Tanrı’ya inanıp  salih amel işleyerek  Kur’an’ın  “Askari kurtuluş şartlarını” yerine getirdiklerini ve tertemiz gerçek Mümin olduklarını söyledi; söylemekle kalmadı hacimli bir de DEİZM kitabı yazdı.
           Camiye gitmeyi, namaz kılmayı, hacca gitmeyi vs en tahkir eden nitelemelerde kötülemekten çekinmedi. Tüm Müslümanları  töhmet altında bırakacak sözler sarf etmekten de geri durmamıştı Katıldığı bir televizyon programında  ”Namaz bu ümmetin başının belasıdır” sözünü söylerken vicdanı sızlamadı belliki. Hatasıyla, sevabıyla Rabbi’nin vadinin hak olduğunu yakinen görmüş oldu. Herkes gibi O da hayatının hesabını Allah’a verecek. “Muhakkak ki Allah hesabı çabuk görendir.
           Onun yolunu mübarek belleyip izinden gitmek hevesinde olan yeni nesil ‘Kurancılar’ dan birisi de kendi yorumunu mutlaklaştırıp “indirilen din”, diğer yorum ve anlayışları da “uydurulan din ” diye kategorize ederken bitirici vuruşu da “Ben onların dinlerine bir şey demiyorum çünkü Allah “Onların ilâhlarına küfretmeyin ,yoksa onlar da cahilce Allah a sebbederler” diyerek yapıyor…Topu tam doksana takmış forvet edasıyla  gece gece yine birilerine kapak yapıyor (!). Yeni dinin(!) müntesipleri hızla artarken akli tevil dininin taraftarların tezahüratları sosyal medyanın sanal stadyumunu dolduruyor…Yazık ki ne yazık demek düşüyor bize de….
          Kur’an İslam’ı  yanlış bir söylem değil gibi duruyor ilk başta..Lakin altını doldurmaya başlayınca kendi indi anlayışlarına Kur’an İslam’ı dediklerini görünce mesele anlaşılıyor ..Medine’ de inen son sûreye kadar- hatta Hz. Ömer tarafından cem edilinceye kadar bugünkü manada- herkesin elinde iki kapak arasında bir Kur’an  mı vardı? Sahabeden böyle bir niteleme duydunuz mu? İslam tektir .Halis din odur…Onun dışındaki din nitelemeleri sübjektiftir .Unutmayalım ki Allah Resulü’nü dinin dışına atmadan heva ve hevese uygun, keyfe keder, yoruma dayalı ” yeni bir din inşa etmenin ” mümkün olmadığını bilenler Kur’an, Kur’an diye tutturdular…
         Uzun yıllar geçmiş, mağlup olmuş, donuklaşmış bir dini kabuller manzumesine karşı ilmi tenkit getirmek ayrı, sistematik bir Sünnet düşmanlığı apayrı bir vadi… Birincisi asırlardır Müslümanların uyguladıkları ilmi menhec. İkincisi ise Müsteşriklerin İslam hakkında şüphe bulutları oluşturmak, Müslümanların dinlerinin temel kaynaklarını oyuncağa çevirmek şeklinde formüle edebileceğimiz Lüteran  reform yöntemi.
          Yeni yetmelerin oryantalistlerden aşırdıkları fikirlerle  “Kur’an ” diye diye Kur’an’ı şüpheye medar ettiklerine şahit olduk.1000 yıldır yaşayan  Müslümanları töhmet altına aldıklarını,“Allah’ın ahlakîliği” diye bir durakta inip ” Allah’ın tikel olaylara karıştığını sanmıyorum; bu ayetler Resulullah in sözleridir ” deme başarısını(!)  gösteren  profesörlerin   kendi indi mütalaalarını din diye anlattığını, Kur’an’ a çağırıyoruz diye aslında kendilerine çağırdıklarını yaşayarak görmüş olduk. Bunların anlattıkları yeni dini beğenen varsa buyursun alsın. Tevillere dayalı dinleri kendilerinin olsun.  Bize gelince. Allah’a şükür, dinimizi öğrenmek için bunlara ihtiyacımız yok. Cennetin de cehennemin de kapıları açıktır ve sakinlerini beklemektedir.
          Bunların rahle-i tedrisinden geçmiş, rasyonaliteyi çok ciddiye alan Müslüman gayet akıllıca(!)ve fakat müstehzi bir edayla kasılıyor: ”Cennette hangi dili konuşacağız? Yoksa Arapça mı?
          Maksat  Arapça ’ya ve rivayetlere vurmak olunca hafif istihza, biraz mizah ve biraz da gerdan kırma kaçınılmaz oluyor. Dinini hikmetle öğrenen gariban ve geleneksel(!) bir Müslüman ise El Kitap’ın ortasından cevap veriyor:” Allah ta Âdem ‘i yaratmadan, ona beyanda bulunma nimetini vermeden  Meleklerle hangi lisanla konuşmuştu hatırla bakalım.”
        Ey Allah’ın kitabına davet ettiğini iddia eden kişi! 
        Şayet ilim sahibi iddianda samimiysen “Âlimlerin Peygamber varisi olduklarını” unutma. Âlim odur ki sözü ve daveti gruplaşmaya, hizipleşmeye, taassuba, kavgaya, gürültüye, düşmanlığa merhametsizliğe, cehalete, zulme, delalete, ahlaksızlığa, cimriliğe ve tembelliğe çağırmaz; ihtilafları daha da çoğaltmak âlimin yapacağı iş değildir… Neden mi? Çünkü biz biliyoruz ki  Peygamberler seçilmiş özel insanlardır. Kendilerine indirilen Vahiy/Kitap ihtilafların kaynağı olmaya değil; tevhitten  uzaklaşan insanlığın tekrar yaratılış kodlarına dönmesi, insanlar arasında sulh u selametin tesisi, ihtilafları çözülmesi için  gelmiştir…
Herkes neye çağırdığına ve neyin peşinde gittiğine baksın lütfen…