Talat Paşa sade bir hayat sürerdi.

             Ali Fuat TÜRKGELDİ: “ Hünkar bir gün  Talat Paşa’ya  senin evin yok,  bir ev tedarik eylersen  ben de yardım ederim  demiş; Talat Paşa, padişahın huzurundan çıktıktan sonra  Başmabeynci ve beni çağırıp: “Zat-ı şahane  bana  böyle bir teklifte bulundu, nakden muavenet kabulü  benim prensibime  muvafık değildir. Şayet bu fikirde ısrar edecek olursa kendisini gücendirmeksizin önünün alınmasını sizden  bilhassa rica ederim dedi. Hünkar  kendisine iki bin beşyüz lira vermek istiyordu.” der ve devamla-İttihat ve Terakki’ye olduğu kadar Talat Paşa’ya da muhalif olan Sultan Vahdettin, “Bu memleketi idare için  meğer iki adam lazımmış; Biri Sultan Hamid, diğeri Talat Paşa. Ama ben onlar gibi idare edemem. Talat Paşa bizim halkımızı iyi anlamıştı.O hakikaten müstesna bir şahsiyetti. Eğer Talat Paşa o muhitte kirlenmemiş olsaydı, biz onunla bu memleketi kurtarabilirdik” sözlerini üzülerek sarf etmiştir.

                   Ahmet İzzet Paşa: Talat Bey,  gerçekte ciddi bir öğrenim görmeden, derin ilmi ve tarihi çalışmalara zaman bulamadan  bir ihtilal sonucunda  devletin başına geçmiş,etrafında ilim, irfan ve tecrübesiyle  kendisine rehber olacak ciddi ve dürüst müsteşarlara da  kavuşamamışsa da  müstesna bir zeka ve düşünce gücüne, benzersiz biz azim, cüretli ve metanet sahibi olduğuna, cemiyeti perde arkasında da  kurup idare etmiş olması fiili değildir. İttihat ve Terakki liderleri arasında  en fazla beraber olduğum bu zatın fıtri  üstünlüklerine ve  yabancılar da dahil olmak üzere, çevresinin güven ve saygısını çeken seçkin hasletlerine her zaman, özellikle  Brest-Litovsk ve Bükreş’teki  beraberlik günlerimizde tanık olmuştum”.

                    Talat Paşa sadeliği severdi. Resmi  tören ve günlerde redingot giyerek geldiğini görürlerdi.  Bu durum Sultan Reşat’ın hoşuna gitmezdi.Enver Paşa ile haber gönderip hepsinin selamlığa  parlak üniformalar ve şatafatlı elbiseler giymesini arzu etmişti. Talat  Paşa ise şu cevabı gönderdi:” Osmanlı Devletinin Nazırları, nümayişe ve gösterişe sarf edecek  paraya malik değillerdir. Bunu devlet hazinesine yükletemeyiz”. Bu tartışma, nihayet  padişahın, nazırların beş, altı yüz liraya yakın elbise masraflarını kendi hazinesinden  verilmesini emretmesiyle bitmişti.  Fakat yine  Talat Paşa’nın haklılığı ortaya çıkmıştı, çünkü bundan sonra da bazı nazırlar hükümdarın bu cömertliğini suiistimal etmişler, sarayın terzisini beğenmeyerek Beyoğlu’nda pahalı diken terzilere gitmişlerdi.

                   Berlin’de parasız kaldıkları zamanda  Bahattin Şakir’in  elbiselerinin çok eskimiş olduğunu görünce kendi elbiselerinden birini vererek:  Birbirimize para yardımı yapacak halde değiliz. Bari elbiselerimizi paylaşalım diyordu.

                     Eşi Hayriye hanım: “ Beni bir gün sokakta vuracaklar alnımdan kan akacak yere serileceğim.Yatakta ölmek nasip olmayacak.Ziyanı yok,varsın vursunlar, vatan benim ölümümle bir şey kaybedecek değildir. Bir Talat gider, Bin Talat Yetişir”.

                    Meşrutiyetinin ilanından sonra seçimler yapılır. Parlamentoya 266 mebus seçilmiştir. Bunların 142’si Türk, 60’ı Arap,25’i Arnavut, 23’ü Rum,12’si Ermeni, 5’i Yahudi, 4’ü Bulgar 3’ü Sırp 1’i de Ulah idi. Talat Paşa  Memleketi olan  Edirne’den seçilir.

                    13 Nisan 1909’da  Taşkışla’da bulunan  Dördüncü Avcı Taburu  askerlerinin  subaylarını hapsederek ayaklanmasıyla, tarihimizin önemli tartışmalarına konu olan  31 Mart Vak’ası meydana gelir.Talat Paşa İstanbul’dan Ayastafanos’a gider.  Hareket Ordusunun büyük bölümünün Ayastafanos’a gelmesinin ardından , Talat Paşa’yı, buradan hükümete, isyancı askerlere ve  öğrencilere beyannameler hazırlayıp gönderen heyet arasında görüyoruz.27 Nisan 1909’da  meclis Ayastafanos’daki kendi binasında toplanır. Aynı gün  Said Paşa’nın başkanlığında yapılan gizli  oturum sonunda, Sultan II.Abdülhamit’in  tahttan indirilmesine karar verilir. Ancak bu kararın şer’i hükümlere bağlanması ve  şeyhülislamın onayı gerekmektedir.