Selçuk Çıkla’ya göre; Ahmet Mithat Efendi, erken dönem Türk romancılığının başat ismidir.

O hem otuzu aşkın romanı hem de Letâif-i Rivâyât serisinde yayınlanıp da bazısı roman yahut da kısa roman sayılabilecek otuza yakın hikâye kaleme almakla Türk romancılığının en velut yazarlarından biri olmuş, hatta nesir türleri içinde en fazla romanla meşguliyeti sebebiyle de daha çok romancı olarak anılmayı hak etmiştir. Romancı Ahmet Mithat’ın Türk edebiyatında nev’i şahsına münhasır bir roman anlayışı, daha doğrusu roman yazma yöntemi vardır.

Ahmet Mithat’ın roman ile ilgili düşüncelerine göre hikâye ve roman; eğlence, bilgilenme, hakikate ve hikmete ulaşma, ibret alma, ıslah etme gibi maksatlar güdülerek yazılır ve okunur. Bu maksatlardan birini veya birkaçını temin için romancı ister bütünüyle hayalden isterse kısmen gerçeklerden kısmen de hayallerden faydalansın esas olan amaçtır.

Hâce-i Evvel’e göre romanın mevzuu müfîd yani faydalı olmalıdır. En makbul romanlar sadelik içindeki hakikatten tecelli edecek hikmete sahip olanlardır. Mithat Efendi bir eserinde “Her romanın bir maksat üzerine yazıldığını ve kariin yahut müntekidin asıl o maksada hasr-ı nazar etmesi lazım geleceğini ihtar eylemiş idik.” şeklinde genel bir yargıda bulunurken bir diğerinde ise “Hikâyelerden maksat, filozofinin en büyük bir parçası olan ahlâk ve maneviyat için meydan açmaktır.” diye özel bir yargı belirtir. Hakikaten Ahmet Mithat’ın yazdığı yirmi dokuz hikâye ve otuzu aşkın romanın hepsinde bir maksat güttüğü bütün eserleri okunduğunda apaçık görülür. Bu eserlerden önemli bir kısmında en çok olarak ferdî ve sosyal ahlâk, ideal insanın ideal vasıfları ve kötü örneklerin kötü örneklikleri bağlamında hem maneviyat hem de ferdî ve sosyal huzurun ve gelişmenin temel dinamiklerine açık ve kapalı göndermeler yapar. Böylece o, hikâye ve romanlarını en çok bu maksatlara hizmet etsin diye yazmıştır, denebilir.

Kuvvetli bir aşka mazhar olan Meliha ve Kenan’ın bu hazin öyküsü, yakarışlarının kâğıda dökülüp de birçok mektuptan vücuda gelen bu romana konu olması müellifin de dediği gibi okuyucu üzerinde teessüre sebep olacaktır. Kötü, menfaatçi, düzenbaz kimselerin iki gencin saf aşklarını harcamaları ve çevirdikleri entrikalar etrafında gelişen anlatı yürek burkucu bir sonla tamamlanıyor.

Bazı tasvirlerin alıntıları aşağıdaki gibi;
Can-feza bir rüzgâr ruhu tehziz ediyor, mihr-i gâri bin aks-i elvanıyla renkten renge gi-ren bulutları daima bir cihete sevk eyliyordu. Mevsimin şiddetli hararetlerinden bizar olanlar bû-yı müşgin-i ezhar ile muattar olan bu nesim-i ruh-efzayı teneffüs etmek fik-riyle kimi bahçelere, denizlere, kimi de deryayı zir-i pa-yı letafetinde bulunduran meva-kiye şita ban oluyorlardı.

Uzaklardan gele gele deniz kenarında ince çakıl taşları arasında kay bolup giden dalga-ların aheng-i dil-pezirinden Meliha’nın altın zülüflerini pus eden nesim-i ruh-nevazın te-mevvücat-ı lâtifesinden başka bir hareket görülmüyor, bir seda işitilmiyordu. 

Kamer, o mah bu be-i dilâra-yı şark yavaş yavaş mağrib-i ihtifasına çekiliyordu. Bir ne-sim-i can-fezanın tesir-i hayat-bahşasıyla in bisata gelen, ser-be-zemin-i şükran olanağaçların hafif hafif hışıltıları samiada bir tesir-i hazin uyandırıyordu. Kamerin in’itaf-ışuaatıyla nuranî sayeler peyda eyleyen ağaçların birinde şeh bal-i zerrin ile çır pınarak daldan dala uçan bir kuşcağız mail-i fena olan o necm-i ziya-feşana karşı müessir nağme-ler terennüm eyliyordu. Denizden ko pan acı acı bir feryat o kuşcağızın nale-i gari bine ka-rışıyor, aks ede ede uzaklarda ormanlar içinde kay bolup gidiyordu. Derya, o ayine-i mü-cellâ ise asumana reşk-aver olacak derecede müstağrak-ı envar olmuştu. Nesim-i neva-zişkâr-ı baharın önünde –nur-ı seherden masnu kürecikler gibi dizilerek sahile doğrukoşuşan simîn mevceler yekdiğerini der-aguş ede ede gelirler, etrafa inciler saça saça yine avdet ederlerdi. 

Eski Mektuplar adıyla Tercüman-ı Hakikat gazetesinin 6524-6574. sayıları arasında tefrika edilen bu roman, 1315 yılında da kitap olarak basılmıştır. Bazı kaynaklarda bu anlatının Ahmet Mithat’a ait olmadığı ifade edilmektedir. Bu konuda “Ahmet Mithat Efendi’nin Romanlarının Yeni Yayımları ve Ona İsnat Edilen Bir Roman” isimli bir araştırma yayınlayan Fazıl Gökçek de bu ifadelere katıldığını, dokuz farklı gerekçe ile anlatmaktadır. Ben yine de Ahmet Mithat ismi ile basılmış bu romanı okumak, değerlendirmek ve tabii ki sizlerle paylaşmak istedim.

Miras düzenlemelerinin erkek esaslı olmasının getirdiği olumsuzlukların ve kötüye kullanılmaya açıklığının getirdiği kötü sonuçların, çaresiz kalan Meliha’ya faturası… Maalesef bunları okuyup kavradıkça, bugünkü düzenlemelerin de eskiden çok farkı olmadığını fark ediyorsunuz. İyi okumalar dileklerimle…