Müslüman dünyanın saray merakı.

Kisraların sarayını yıkan İslam bugün kendisi saray üretiyor.
İçinde oturanların niteliği, çapı ve kapasitesi düştükçe oturulan sarayların büyüklüğü, lüksü ve şatafatı da artıyor. 
Eğer bir toplumda; toplumsal bir dejenerasyon, toplumsal bir yozlaşma, toplumsal bir çürüme veya toplumsal bir ahlaki çöküş varsa bu şehirlerin ve devletin başında bulunan kişilerin dejenerasyonundan, yozlaşmasından, çürümesinden veya ahlak çöküşünden kaynaklanıyor. 
Yani ataların kısa ve öz deyimiyle balık baştan kokuyor.
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin Kahire’deki Başkanlık Sarayı bugün ilk kez resmi bir etkinliğe ev sahipliği yaparak D-8 zirvesinde liderleri ağırlıyor. 
İlk defa görücüye çıkan Mısır’ın yönetim merkezi ve yeni cumhurbaşkanlığı sarayı çöle inşa edilen Kırk beş milyar dolar harcama yapılıyor.
“Ey kavmim! Mısır'ın mülkü ve altımda akan şu nehirler bana ait değil mi?” ayetini sarayının duvarına kazdırıyor.
Sisi ben kazıklar sahibi Firavun’un torunuyum diyor.
 Mülk benim ben Mısır’ın kralıyım yetimin, mazlumun, halkın emaneti olan parayı çöle saray yaparım diyor.
Ebu Zerr: “Ey Muaviye! 
Eğer bu sarayı kendi paranla yaptırdıysan israftır. 
Eğer halkın parasıyla yaptırdıysan ihanettir ve haramdır. 
Kul hakkına girer. 
Bunu ancak firavunlar yapar” der. 
Saray merakı İslam dünyasında sadece Muaviye ile sınırlı kalmıyor. 
Tüm sultanlar döneminde İslam; saray, saltanat, taht, şaşaa, iktidar ve zenginlikle iç içe geçiyor. 
İslam dünyası Emeviler ile beraber habire Müslüman kisrâlar üretiyor. 
Çünkü dünya tarihi, sarayların içindekilerle beraber çürürken toplumu da beraberinde çürüttüğünü gösteriyor.
Bugün saraylarda oturanlar bunu devletin itibarına bağlamaktadırlar. 
Saraylarda devletin itibarını arayanlar yanılmaktadırlar. Devletin itibarı, israfa girmeden devletin malını korumak ve milletin ihtiyacı olana harcamaktır. 
O devlet ve ülkede, ancak, o zaman bütün kurum ve kurallarıyla tıkır tıkır işleyen gerçek bir İslam’dan bahsedilebilir. 
O zaman devletin itibarı korunabilir.
Devleti yönetenler, yoksul halktan toplanan kamu paralarını, toplumun ihtiyaçlarını sıraya koyarak adil bir şekilde harcamalı, lüks ve şatafattan uzak olmalı, devletin parasını harcamaktan dolayı hesap verme yolları açık olmalıdır. Devletin malının yanlış yerlerde harcamanın ve milletin hakkının keyfemayeşa yiyenlerin karşılığının ateş olduğu düşünülmelidir. 
Çünkü, insanoğlu ateşini bu dünyadan kendisi götürmektedir.
Yönetimlere itibarları saraylar vermiyor.