İsrail, 2006 yılında Hizbullah’a çok acı bir şekilde yenildi.
Dokunulmaz sanılan İsrail’in, kâğıttan bir kaplan olduğu ortaya çıktı. Yenilginin intikamını almak için İsrail yıllarca hazırlandı. Ülkesine uçaklar, tanıklar, helikopterler, toplar yığdı. İsrail’li kadınlar ve erkekler savaş talimleri yaptı. Bunlar olurken, İran ve Hizbullah ve İran, İsrail gibi bir düşmana karşı her daim teyakkuzda olmaları gerekirken her ikisi de enerjisini Suriye’de harcadı, ya da harcamak zorunda bırakıldı. Türkmenlerle uğraştılar, çalıştılar. Sünnileri yok etmeye çalıştı. Rikkat ve dikkatlerini İsrail’in dışında yoğunlaştılar. İsrail’e kendilerinin açıklarını ve hareket noktalarını gözleme fırsatı verdiler. İranlı yetkililer gerçekleri görmezden geldiler ve Türk düşmanlığını sürdürdüler. Suriye’de PKK’nın ve Hizbullah’ın güçlenmesi için var güçleriyle çalıştılar ve hatta İranlı yetkililer,” Sizin için Kıbrıs nasıl jeostratejikse bizim içinde Suriye odur, diyerek gerçek düşmanlarını unuttular. Hizbullah ise İran’ın emirlerini yerine getirmek için Suriye’yi arka kapı kabul etti, “Sırtımdan vurdurtmam.” dedi. Dayanışma yapmamaları, İran’ın ideolojisini Arap ülkelerine nakil etme gayretine karşı gösterilen bir karşılıktır. Orta Doğu’daki Müslüman ülkeler ve dahi İran birleşmezlerse, Allah korusun. Çok yakın zamanda, İsrail’in tankları altında ezileceklerini göreceklerdir. Müslüman Türk’ün her zaman ve her durumda, savaşa hazır olması gerektiği ortadadır.