Fırıncılar ekmeğe zam yapmış.

Kırşehir’de ekmek dokuz lira olmuş.
Yani eskide olduğu gibi Allahtan ekmekçi gençlik yok.
Bizim çocukluğumuzda en çok ekmek tüketilirdi.
Soframız ekmeksiz düşülmezdi karnımızı ekmekle doyurduk.
Yemeğin katığı doyuranı ekmekti.
Zamla birlikte bir öğünde yiyeceğiz ekmek dokuz lira.
Kalabalık ekmek tüketen bir aileyseniz işiniz zor.
Sadece ekmeğe değil Halkın yaşamı için tükettiği her şeye zam geliyor.
Atalar ne güzel demişler, ekmek Yemden yaşam olur mu?
Ekmek Yemeden aç uyunur mu?
Ekmek Yemeden çalışılır mı?
Bizim kuşak “yemek yedik” demeden büyüdü.
Çünkü biz bu cümleyi ‘’ekmek yedik” diye söylerdik.
Mecazi anlamı kadar gerçekliği de vardı.
Yemekten çok ekmek tüketirdik.
Her yiyecek, ekmeğe katıktı.
Ekmeksiz tüketecek kadar bol katığımız olmadı.
Hemen hemen köylü şehirli hep aynıydı sofrada ekmek bol olurdu.
“Ekmeksiz ye, ekmeksiz” sözü bu toprakların cömertlik nişanelerindendi, ikramın en zarif haliydi.
“Ekmeksiz ye” komutu, günümüzde herkesin doktor edasıyla birbirine söylediği “ekmeği azalt” önerisi gibi obezite korkusundan değil, ikramda cömertliktendi.
Ekmekle Korkutmayın
Ekmekle doyan, sofraya “ekmek yiyeceğiz” diye oturan bir kuşak bugün ‘’ekmekten uzak dur’’ uyarısıyla korkutuluyor.
Sağlıklı beslenmek isteyenler ekmekten uzak kalamıyor ama kendini kısıtlıyor, bir iki dilimle yetiniyor.
Ekmeğin özü Buğday...
Biz köylüyüz ortada doğduk şehirde büyüdük..
Eskide biz çocukken dedem, babam, amcam, akrabalarımız, köylümüz şahman buğday ekerdik.
Başağın, yeni hasat edilmiş buğdayı değirmede un ederdik.
Değirmenden yeni gelmiş unun kokusunu hâlâ özlerim.
Özlü buğday seçilir, un bu buğdaydan öğütülürdü.
Buğdayın kalitesinden anlayan unu nasıl değerlendireceğini bilen bir annenin çocuğu olarak ekmeğe hürmette kusur etmedim, onu nimet bildim.
Yağmur rahmetse, ekmek nimetti, yiyenlere afiyet, doyanlara şükürdü..
Nimetin tadını ve kıymetini bilen kuşaktan olduk çok şükür.
Su ekmeğin oluşumu öncesi un değirmelerinindi yabancısı değilim.
Köyümüzün altında suyun dön derdiği un değirmeni vardı daha sora şehirde değirmene giderdik sıramız geldiğinde geç saatlere kadar unu torbalardık..
Değirmene girince üstümüze kar gibi un yağardı.
Büyüklerimiz tecrübeli ve görmüş geçirmiş olduklarını belirtmek için “Saçı sakalı değirmende ağartmadık” derdi.
Bulgur öğütülürken de kepek savurup, ikram edilen taze bulguru keyifle yerdik.
Ambarda unumuz terekte yufkamız eksik değildi.
Her evin ambarında unu, bulguru eksik olmazdı.
Köylü, şehirli yufka ekmeği sofrasın da eksik etmezdi.
Hala Ekmek ve bulgur damak tadımın tahtını terk etmedi.
Ekmek ve bulgur, buğdayın soframıza konuk etmeye devam ediyoruz.