Anlatmak istediğim mesele, Kırşehirliler olarak kendi insanımıza biçtiğimiz değerle alakalı!...

Söze niye böyle başladım bilmiyorum…
Ancak, “kaş yaparken göz çıkarma” misali, kendi insanımızı yüceltelim derken, tam aksine onu öyle çaresiz durumlara sokuyoruz ki…
Durumun vahametini daha net anlatabilmek adına, “komşu çocuğunu örnek göstererek” bilmeden öz evladının geleceğini karartan anne örneği geldi aklıma…
İl müdürlerini yerinde almak, yeni müdürler atamak, haksız ve olumsuz haberler yapmak kolay.
Çünkü kurum amirleri konuşamayan konumuna düşürülmüşler.
Siyasi iktidarların atamışları oluyorlar, siyasi iradenin müdürleri deniyor siyasi irada istediğini ala biliyor.
Bana göre doğru değil bu müdürler devletin müdürleri siyasi iradenin olmamalı.
Kırşehir için çalışan, gayret gösteren, elini taşın altına koyan, müdürlerine kim sahip çıkacak dersiniz.
İl genelinde alınan ve çalışmakta olan müdürlerle ilgili yapılan haksız eleştirilerde zararı ilimiz görüyor.
Birileri İl sağlık müdürü Süleyman Ersoy ile ilgili asılsız haber yapıyor, ilimizin değerli doktoruna iftirada bulunuyor.
Daha sonra haberin içeriğin boş asılsız olduğunu açıklanıyor.
Sağlık il müdürüne yapılan iftiranın asılsız olduğu tespit ediliyor.
Olumsuz, asılsız, iftirayı yapan kim mi bu şehrin insanları.
Niye yapıyor kendi kıçının açık olduğunu kapatmak için bir başkasının üzerinde olayı saptırıyor.
Kendisinin kurum içerisinde yaptığını örtmenin yolu muhalif basına haber aktarmak.
Muhalif basının işi de bu mal bulmuş gibi saldırıyor.
Kırşehirliler olarak yolsuzluk, haksızlık varsa hep birlikte olayın üzerine gidelim.
İftira, yalan, dolan haber yapanlarında birlikte üzerine gidelim.
Yalan, dolan, çıkarları için iftiracılara pirim vermeyelim.
Kırşehir’e yakışanı yapalım.
Bu ilde biz yaşıyoruz birlik olmalıyız.
“Bir olalım, iri olalım, diri olalım”. Hacı Bektaş ne güzel söylemiş.
Bir yanlıştan daha kötüsü, o yanlışı zamanında fark etmemektir…
Ondan da kötüsü durumu düzeltmek adına hiçbir çaba harcamamaktır…
Artık şu gerçeği kabul edelim:
Kırşehir halkı olarak, kendi insanımıza yabancılara verdiğimiz değerin yarısı kadar bile değer vermiyoruz…
Başkalarının başarılarını kat be kat överken; sıra kendi çocuğumuza geldiğinde onun başardıklarını görmemek için adeta siniyoruz…
Diğerlerine karşı her türlü imkânı, süreyi ve fırsatı tanırken, öz evlatlarımızdan bunu esirgiyoruz…
Birine sınırsız şans tanırken, ötekini ilk hatasında aşağı indiriyoruz!...
Kendi insanımıza karşı duyduğumuz bu güvensizlik hali nedendir bilinmez…
Fakat bugün Kırşehir’de şikayet ettiğimiz bir çok sorunun esas kaynağı da budur!...
Yıllar geçiyor, kuşaklar değişiyor ama bizim bu tutumumuz asla değişmiyor…
Kırşehir’de oturup birbirimizin paçasından çekip iyi bir şey yapanı aşağıya indirmeye çalıştıkça, gerçekten şehri tanımak yerine dar bir çember içine sıkışıp birbirimizle itiştikçe, siyaset üstü konularda bir araya gelemedikçe kusura bakmayın da bu şehir bu seviyenin ötesine geçemez.
Sizlerden ricam bu şehirde birlik ve beraberliğinizi bozmayınız.
Bu memlekette aklıselim, düzgün insanlara ihtiyacımız var.
Şehrimizin demografik yapısını, sosyolojik yapısını bozarsanız yarın hepimiz bu şehirde gariban ve garip oluruz.
Kırşehir sevdalıları bu birlik, beraberlik ve dayanışma örneğini gösterirseniz burası yaşanır bir şehir olacak.
Çözüm üretmeyen, sorunun giderilmesi için herhangi bir katkı sağlamayan, halk tabiriyle devamlı şikâyetçi olan insanlar; başka bir zaviyeden bakıldığında, şikâyetçi oldukları şehrin sorunları değil kendi menfaat ve çıkarları göreceksiniz…