Gece yarısını geçe  yatağa girdik mecburen. Uçağımız sabah .5.50 de kalkacağı için uykusuz kalacaktık.

Hiç değilse bir iki saat uyumak zor yolculuğa tahammülümüzü kolaylaşyırabilirdi. Akşam ile yatsı namazı arasında aradığımız taksiyi Allah karşımıza çıkardığı için rahatsız bir nebze Bangladeşli Mücahid İslam diğer taksicilerin istediği fiyatın yarısını/80 riyal deyince indirim falan düşünemedim.100 riyal bile bizim için çok ucuzdu sabah 3'te havalanına gitmenin bedeli.Valizlerimizi standart ağırlıklar misali ayarladık.

Bu işte Ümit 'in yurttaşı gezisi sırasında görüp beğendiği ve satın aldığı küçük dijital tartı çok yardımcı oldu.Akşamdan bütün malzemelerimizi çantalarımıza yerleştirdiğimiz için telefonun alarmı çalmadan önce taksicinin arama sesini duydum telefonumda .Bismillah deyip açtım telefonu. Mücahid İslam da uyku mahmurluğuyla konuşabiliyordu. "Kalktınız mı diye aradım. Hazırsanız 20 dakikaya kadar otelin arkasındaki yolda olurum inşallah."

Arkadaşlarını kurduğu alarmlar da arka arkaya çalmaya başladı. Lambaları yakıp lavaboya girdik sırayla. Havalanında sabah namazını kılabileceğimiz hesabıyla abdestlerimizi alıp valizlerimizi yüklendik. Tecrübeye istinaden eski ,yeşil  bir tişörtümü askıda bıraktım. Ersan da Ömer'den aldığı terlikleri bıraktı. Hikmet de bırakmış bir şey ama söylemedi. Duamızı da ekledik temennilerimize...

Otelin lobisinde herkesin inmesine kadar biraz bekleyip  anahtarları, görünce beni 
20 yıldan bu yana tanıyan Müşerref'e verdim. Valizlerimizi alıp son kez otelimize ve Mescidi Nebevî yönüne doğru baktım. "İnşallah yine geleceğim!" diye mırıldandım. Mücahid İslam da arabayı kaldırıma yanaştırdı aynı anda. 

Arabanın bagajı geniştir.Rahatlıkla valizleri aldı.Ön tarafa ben oturdum. Arka koltuk üçlendi. Hepimizde uykusuzluk  sadece gözlerimizden değil kelimelerimizden de anlaşılıyordu. Havaalanı Riyad yolunda idi.Takriben 30 km mesafe vardı. Trafiğin durumuna göre 20 dk ile 30 dakika arasında bir sürede bu mesafeyi almamız normaldi. Çevre yoluna girmek için tali yola girdi şoförümüz fakat sanki gündüz gibi kısmî kalabalık gözümüzü korkuttu. Polisler tali yoldan çevre yoluna girişlerin hepsini kapattığı için tali yolda trafik yavaş hareket ediyor üstüne üstlük kırmızı ışığa yakalanıp duruyorduk.

Neredeyse bütün ana yolları çevirmişti polis. Gecenin o vaktinde amaçları neydi anlayamadık. Bir ihtimal yolda bakım yapılıyor olabilirdi.Arkadaşlar geç kalacağımız endişesine kapıldılar. Şoförümüz 60/70 km yi geçmiyordu yolun serbest olduğu yerlerde bile. Arkamızdaki hemen her araba bizi geçince ben de biraz gayrete getirmek lüzumuna inandım."imşi  habibî! Tarîk fâdi' .Bakiye şıweyye " .Biraz gayrete getirdi ikazım ama ancak 10 puanlık bir artış oldu...

Kırmızı ışıkta arka arkaya yığılan araçlar sürekli saate bakmamıza sebep olurken önümüzdeki arabanın tekerlerindeki  hareketler dikkatimizi çekti. Araba resmen bir sağa bir sola yatıp kalkıyordu. İlaveten haza arabadan yüksek sesle ritmik " şak! şak! şak!" sesi geliyordu mütemadiyen.Hepimizin dikkati arabaya kesildi ister istemez. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Araba 10 metre kadar önümüzdeydi. Bizim şoför öndeki arabaya ihtiyaten-belki de biraz acemi olduğu için-yakın durmadığından dolayı olan biteni anlayamıyorduk. Sonra Araba biraz yaklaşınca mesele anlaşıldı. Dört kadın arabanın içinde müziği son ses açmışlar arabada oynuyorlarmış. 

Muhammed B.Selman'ın Müslüman toplumu getirmek istediği hâl bu olmalı .Yoksa Suudi toplumunda böyle bir şeye kim cesaret edebilirdi! Muhtemelen yakın zaman önce serbest bırakılan içki aleminin eseri idi." Allah fırsat vermesin!" dedik hep birlikte . Yoksa buranın bozulması hiç bir yere benzemez .Harem bölgesi Cahiliye dönemi Ukaz Panayırı'na döner. Üzüldüm;hem kendimiz için hem de  peygamber şehri Yesrib için.

Bir müddet sonra çevre yolu açıldı. Beş dakika içinde gidenler peronuna ulaştık. Mücahid kardeşimize ücretini verip helallik istedik müteakiben de dışarıda satılan beşer litrelik karton kutu içinde  bidonlara konulmuş zemzemlerden alarak biletlerinizi kontrol sırasına girdik. Cidde havaalanının aksine buradaki muvazzafların tamamı bayandı.Kadın ısrarla İngilizce sordu ben de anlamama rağmen ısrarla Arapça cevap verince kadın bizim çizgiye geldi.Biraz  geciktiğimizi biliyorduk fakat neredeyse kapının kapanacağı kadar teahhur  ettiğimizi bilmiyorduk .

Pasaport kontrolü yük kontrolü bitti fakat Ersan'ın bibbir emekle küçük şişelere doldurduğu zemzemleri çıkarmak zorunda kaldık. Çok uzun bir mesafeti yürüyerek 125 no'lu kapıya ulaştık. Sabah namazına yarım saat vardı. Mescide girip boş vaktimizi değerlendirdik.Bazen gözümüzü dinlendirdik bazen de dua ettik.Bizim givi sabah namazını bekleyenler de gelince küçük mescid doldu. Bir kişi ezan okudu. Namazı kıldık. Biz dışarı çıkınca bekleyenler içeri girdi. Bu arada uçağın kapısı açılmıştı.

Uçak kalkmadan önce kemerleri bağlayın,koltukları dik tutun,telefonları uçak moduna alın tehlike anında şöyle yapın böyle yapın didaktik talim babından sonra şirket tarafından verilen sandviç ile meyve suyunu besmeleyle bitirdik.Çok yoğun bir uyuklama haline uzun süre direnmek mümkün olamazdı. Hemen sıcağı sıcağına Ersan ve Hikmet'e neler hissettiklerini sordum. Hepimiz Allah'a şükrettik.İşlerimizi o kadar kolay ve bereketli kılmıştı ki. Her türlü ikram ondandır da kim farkında bilmiyorum. 

Uçak Ankaraya yaklaşınca hosteslerin uyarısı ile uyandık.Uçak birkaç kanat yatırdıktan sonra gittikçe alçaldı ve pistin ışıkları görününce inişe geçti. Kaptan gayet ustaca  bizi fazla korkutmadan indi.Uçak durunca araçlar yanaşıp valizleri aldılar.Biz de inip pasaport kontrolünün yapılacağı bölüme kadar yürüdük. Orayı geçip memleketimize  ayak basmış olduk .Valizlerimizi teslim aldıktan sonra akşamdan anlaştığımız üzere ablamın oğlu yiğenim Bayram'ı aradım telefonla. Arabamız ondaydı ve bizi alacaktı. "Kapının önündeyim dayı " dedi.Dışarı çıktık;hakikaten de bizi bekliyordu taksilerin arasında. Hemen valizleri yükledik. Hoşbeşten sonra vefalı düldülüme atlayıp evimize doğru yola koyulduk. 

Sefere çıkarken "Allahım! Bu seferimizi kolay ve bereketli kıl.Seferin her türlü sıkıntısı,meşakkati ve belasından sana sığınırız. Geride bıraktığımız ailemiz,malımız ve sevdiklerimizi sana emanet etttik. Bizi hayırla bereketle sağlık ve afiyetle götür,salimen ğanimen makbul bir umre ile dönmeyi nasip et!"demiştik.

Nitekim de öyle oldu şükür. 
Bize bu kadar zahiri ve batınî lütuf,ikram,ihsan ve in'amda bulunan Yüce Allah'a sonsuz hamd û senâlar olsun. Zira her türlü hayır onun katındandır...