Görev aşkı ile aramızda dolaşanlar.

Bunlar gereçken hizmet âşıkları mı?
Yoksa çıkar menfaat beklentisi olanlardan mı?
Seçim zamanı meydanlar adaylardan dolup taşar.
Birde iktidarın partisi iseniz aday enflasyonu yaşanıyor.
Çoğu aday olmak o karede bulunmak makam yükseltme için gelir.
Kimileri artık bir baltaya sap olayım diye katılır.
Kimileri iş, aş derdiyle adaylığını ilan eder.
Bu aday adaylara sorduğunuzda ne derler.
Sorarlar hep…
Neden aday olmak istiyorsunuz?
Neden milletvekili olmak istiyorsunuz?
Neden başkan olmak istiyorsunuz?
Neden encümen olmak istiyorsunuz?
Neden muhtar olmak istiyorsunuz?
Neden oda başkanı olmak istiyorsunuz?
Neden sivil toplum başkanı olmak istiyorsunuz?
Neden bu göreve talipsiniz?
Bir koltuğa talip olanlara hep sorarlar, neden?
Yanıt hazır, hizmet etmek için!
Ne hikmetse bunlar aday yapılmayınca, ya da seçimde kayıp edince, ne parti binasına uğrarlar, nede sokaklarda görünürler.
Birçok adaylarda ilimizde ikamet etmeyip çantalı tabir edilenlerden olduklarında geldikleri yere giderler.
Hizmet âşıkları ben koltuk olmadan hizmet edemem diyor yani…
Bir başka deyişle koltuğun gücü lazım bana!
Tabii ki liyakatli, samimi, çıkar gütmeyen birçok insan koltuklarda oturarak topluma daha etkili hizmetler, yani somut hizmetler ve yatırımlar yapabiliyor, kalkınmaya katkı sağlıyorlar.
Bizim ilimizde var mı ben göremedim.
Başka illerde böyle insanlar da var tabii…
Onları takdir ediyorum.
Gönül ister ki tüm koltuklarda ahlaklı, dürüst, Allah korkusu, kul hakkını gözeten insanlar otursun.
Söylemiş olduklarım bizdeki çakma demokrasilerde olmuyor.
Allah’ın yasalarının ve kanunlarının olmadığı çakma demokrasilerde çıkar ve menfaat önde oluyor.
Ama gerçekten hizmet etmek isteyenler için koltuğa gerek var mı?
Birçok alanda, sektörde, ekonomide, bilimde, teknolojide, kültürde, sanatta, sporda o kadar çok bilgili insan var ki!
Onların çoğunun koltuğu yok ama bilgisi var, öz güveni var, gönüllü hizmet duyguları çok gelişmiş, bildiklerini ve deneyimlerini topluma yayarak ilham verme, yol gösterme arzuları var.
Onlar hep aramızdalar, hayatın içindeler; koltukları olmayınca da fark edilmiyorlar.
Koltukçular, çıkar beklentililer ahlaklı olanları örtüyor.
Sağımızda, solumuzda, önümüzde, arkamızda hep çıkar güdenler olduğunda.
Ahlaklı Hizmet edecekleri göremiyoruz.
Bunlar Çıkar beklemezler; yazdıklarını, çizdiklerini, söylediklerini ne kadar çok insan okuyup dinlerse o kadar iyi görev yapmış olduklarını hissederler.
Gerçek kanaat önderleridir onlar.
Koltuğa gereksinimleri yoktur.
Onları tüm toplum izler, dinler.
Koltuğu olanların çoğu ise pek dinlemez…
Hele siyasetçiler hiç dinlemez; dinlemedikleri gibi onları kendilerine rakip görürler…
Ne diyelim çelik eğilmez kırılır, altın toprağa düşse de paslanmaz.
İnsani Değerimizi koruyacaksak altın olalım, çelik gibi kalalım.