Ramazan ayı geldi, siyasiler iftar sofralarında boy göstermeye başladı.

Seçilmişler, unutulmuş seçmenlerin peşinde.
Gönülleri almanın derdindeler.
Kimileri valiliğin iftar çadırlarında boy boy fotoğraflarını paylaşıyor sosyal medyada.
Kimileri haneleri, köyleri ziyaret edip “biz de halkın yanındayız” diyerek göz boyuyor.
TikTok’larda sofralarda gülümsüyor, “Ramazan aynı sofrada birlikteyiz” mesajı veriyorlar.
Ey seçilmişler, ey temsilciler…
Seçmenler neden Ramazan’da aklınıza düşüyor?
Peki ya on bir ay boyunca ne yapıyorsunuz?
Kapıları çalmıyorsunuz, hal hatır sormuyorsunuz.
Ne ihtiyacınız var diye gönül almıyorsunuz.
Bir yıl boyunca kayboluyorsunuz, Ramazan’da ise sanki bu halkın tek umudu sizsiniz.
Ramazan ayı geldiğinde, unutulmuş seçimleri hatırlıyorsunuz.
Bir ay sonra kaybolacaksınız, ama Ramazan’da gösterdiğiniz o şovlar hafızalardan silinmeyecek.
Her Ramazan’da aynı manzaraları, aynı fotoğrafları görüyoruz.
Ramazan, siyasilere göre bereket ayı olmuş.
Ama bir de şu soruyu soralım:
Gerçekten bereket bulan var mı?
Çarşı pazarda, manavda, kasapta, fırında insanlar zorlanıyor.
Evler, haneler zor kaynıyor.
Fakat cebi dolu, kesesi şiş olanlara, söyleyecek bir şey yok.
Zamlar altında ezilen insanlar, geçim derdiyle boğuşuyor.
Ve siyasiler…
Şov peşinde.
Muhalefet erken seçim hayali kurarken, iktidar “seçmenlerin yanındayız” diyerek ortalıkta geziyor.
Seçmen ise kendi derdine düşmüş, inliyor.
Siyasiler, Ramazan’da gönül almak peşindeyken, halkın gündemi çok farklı.
İnsanlar açlıkla, sefaletle savaşıyor, ama siyaset bu dramı görmüyor.
Ramazan ayı, siyasetçiler için bir fırsat olabilir.
Ama bu fırsatın halkı kandırmak, aldatmak ve yanıltmak için değil; gerçek bir samimiyetle gönül almak için kullanılması gerekmez mi?
Bu Ramazan’da gerçekten bereket bulan var mı?
Ya da birileri sadece kameraların karşısında, halkın gözyaşlarından besleniyor mu?
Unutmayın, halk açken, sofralar kaynamaz.
Gönüller kazanılmaz.
Gerçek bereket, sadece sofralarda değil, yüreklerde olur.