Ayzhan, gökyüzüne adanmış bir isim, anlamı ise “gökten inen, yüksek, ulvi”dir.

Her zaman içinde taşıdığı bu anlamla, kendisine verdiği bu ismi tam anlamıyla hak edeceği bir yolculuğa çıkmıştı. Ayzhan, aslında benim kendime verdiğim bir takma addı. Geçmişin gölgesinde kaybolmuş, yavaşça unutulmaya terk edilmiş bir kadının adıydı. Ama aslında o isim, kaybolmuş bir kadının değil, yeniden doğan bir kadının adıdır. O kadının yolculuğunu, o kadının içsel dönüşümünü anlatan bir hikâyedir.

Bir sabah, uyanıp penceremden dışarı bakarken, aniden bir şey fark ettim. Geçmişin ve zamanın izleri beni fazlasıyla sarmıştı. Kaybolduğumu düşündüğüm o eski ben, bu anı yaşamaktan uzaklaşmış gibiydi. Fakat bir yandan da bir şeyler değişiyordu. Geçmişin izleri beni geriye çekmeye çalışırken, aslında içimde başka bir şey doğuyordu. Bu düşünceler içinde kaybolmuşken, aslında bulmam gereken tek şeyin geçmişin izlerinden güç almak, yeni bir başlangıç yapmak olduğunu fark ettim.

Geçmişin kırık dökük parçalarını toplamak kolay değildi. Her bir anı, beni bir parça daha derine çekiyordu. Fakat bu parçalar, kaybolmuş bir benliği değil, güçlenmiş bir kadın kimliğini inşa etmeme yardımcı oluyordu. Her anın içinde, eski hatalarımın ve yanlışlarımın da bir anlamı vardı. Çünkü onlar, artık sadece hatırlanan değil, beni yeni bir benliğe hazırlayan taşlardı. Bu taşlar bir araya geldiğinde, yolculuk başlıyordu.

Bir gün, yolum eski bir kervansarayın önüne düştü. Yorgun ama kararlı adımlarla içeri girdim. O kervansarayda, her adımımda geçmişin izleriyle yüzleşiyor, ama aynı zamanda geleceğe adım atmaya cesaret ediyordum. Bir kadın, kervansarayın içinde bana yaklaşarak, “Geçmişin yüklerinden kurtulmadan, geleceğini şekillendirmen imkansızdır,” dedi. O an, her şeyin anlamı değişti. O söz, içimde bir kıvılcım yaktı. Geçmişin hüzünlerinden güç alarak, kaybolmuş parçalarımı birleştirecek, bu yolculuktan yalnızca güçlü çıkabilecektim.

Geceyi bir yıldızın rehberliğinde geçirdim. Zamanın izlerinin bana sunduğu bu öğretici dersler, bana yalnızca geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin de kapılarını açmayı öğretiyordu. Zaman, sadece geriye dönmek değil, ileriye doğru yürümek için vardı. Geçmişin kaybolan parçalarını bulmak, ancak cesurca ileriye adım atmakla mümkündü.

Ben, Ayzhan – kendi takma adım, kendi yolculuğum – kaybolduğumuzu düşündüğümüz her an, aslında bir şeyin doğmak üzere olduğunu fark ettim. Her adım, her seçim, her hatıra, bana yeni bir benlik kazandırdı. Yavaşça, ama emin adımlarla kendimi buluyordum. O eski benliğimi, kaybolmuş hatıralarla değil, geleceğin ışığıyla inşa ediyordum. Yolculuğumda, beni bekleyen o gücü bulmuştum.

Okurlarıma bir dileğim var: Ne zaman kaybolduğunuzu hissederseniz, aslında kendinizi bulma yolunda olduğunuzu unutmayın. Her kayboluş, bir yeniden doğuşun habercisidir. Geçmişin yaraları, sizi güçlü kılacak derslerdir. Adım adım, sabırla, cesaretle yol alın. Her anı bir fırsata dönüştürün ve geçmişinizi güçlü bir geleceğe dönüştürmek için kullanın.

Siz de zamanla kaybolmadığınızı, sadece bir adım daha atmak için hazırlık yaptığınızı göreceksiniz. Bunu unutmayın. Yolculuklar her zaman zordur, ama sonunda kucakladığınız güç her şeye bedeldir.