Ne olur acıcık omurgalı olun,

Dik durun dünyalık mallar uğruna virgül olmayın.
Siyasette de bunun gibi virgüllerin sayısız örnekleri görülmekte.
Görülmeye de devam ediyor.
Dün İYİ partinin bayrağını sallayanlar bugün Ak Partinin bayrağını sallamaya geldiler. 
Dün İYİ partiyi yüceltenler bugün Ak partiden el öpüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan parti rozetini takıyor, demiyor ki dün İYİ partide bana kızıyordun bugün elimi sıkıyorsun.
Gerçi elini tutanda, öpende memnun. 
“Süleyman Demirel'e sormuşlar.
Size sövüp duran o adamı neden partinize aldınız?
Demirel: Orada iken bize bağırıyordu, şimdi bizim kapıya bağladık, karşı tarafa sövüyor...
Özeti bu…
Omurga doğuşta vardır sonrada olmaz.
Bizde ki siyasetin içinde omurga hiç olmuyor.
Omurgalı siyasetçi sayısı çok az.
Siyasette omurga çok önemli, en önemlisi de dik duruştur.
Omurga siyaseti yapan siyasetçiler, dik duruşlu, cesur, kararlı ve tutarlı olarak görülür. Omurga siyaseti yapmayan siyasetçiler ise, eğilip bükülen, yalpalayan, oportünist ve güvenilmez olarak algılanır.
Ak partinin halkasında kopup parti kuranlar tekrar Ak partiye katılmak için el öpmekteler.
İYİ olacak diye parti kurdular CHP çatısında bit oldular baktılar olmuyor partileri eriyor çareyi sövdükleri partinin kapısında içeri alınıyorlar.
Cumhurbaşkanım sen neymişsin diye elli öpüyor.
Bunlar Seçim sürecinde, seçmenlerine İYİ olacak dediler İYİ olmadan Ak Partinin eline sarıldılar.
Toplumun önüne çıkıp İYİ Parti ile iyi olacak diyip halkta oy alıp vekil olan sonrada Ak parti gemisine beni de alın diye reisin eline sarılan siyasetçi ne kadar omurgalı.
Milletvekili transferleri, parti değiştirmeleri, dün partisinde iken aleyhinde zehir zemberek konuşma yaptığı partiye geçmeler, geldiği parti ve lideri hakkında lehinde konuşurken önceki partisi ve lideri aleyhine veryansın etmeler geçmişte olduğu gibi günümüzde de “vaka-iadiyeden/sıradan olaylar”dan olmuştur.
Günümüzde “fırıldaklar”ın öne çıkmasına ve bu tip “tiyatrolara” şahit olup üzülmemek ve “bu kadarı da olmaz!” dememek elde değildir. 
Çünkü Türk Kamuoyu, bu durumları, “Bir defa satan, her zaman satar” özlü sözü ile özetlemektedir. 
Bu sözün önemi siyasette daha iyi görülmekte; parti ve saf değiştirmelerde dikkatli olmayı ikaz etmektedir. 
Hayatın her alanında olduğundan daha çok siyasette insanın kendi içinde tutarlı olmasının, kendi için istemediğini başkası için de istememesinin, ilkeli ve tutarlı davranmasının “etik kural” olarak yerleşmesi mutlaka sağlanmalıdır. 
Bu; hem kişinin kendisine hem de seçmene saygının gereğidir.
Hiçbir mevki ve makam; kişilikten, güvenirlilikten, saygınlıktan, ilkeli ve tutarlı olmaktan önde değildir, olmamalıdır da… 
Siyasetçi için “altın anahtar”; neyi söylemeyi ve yapmayı değil “neyi söylememek ve yapmamak gerektiği”ni bilmektir. 
Her şey söylenir fakat söylenmemesi gereken bir “söz” söylenirse, yapılması gerekmeyen bir “şey” yapılırsa siyasette dalgalanmaların olması, o siyasetçinin hem kendine hem de mensup olduğu partiye zarar vermesi kaçınılmazdır. 
Bunun da siyasî hayatta çok örnekleri yaşanmıştır. 
Bunların yanında; ağızdan çıkan söze çok dikkat etmek, çok düşünüp az konuşmak,“ Her doğruyu söylemek gerekmez fakat her söylenen doğru olmalıdır” kelâm-ı kibarını kural saymak, “Ne söyleyeceğini ve yapacağını değil ne söylemeyeceğini ve ne yapmayacağını bilmek” etik siyasetin “olmazsa olmazları”ndan ve “altın kuralları”ndandır…
“Nereden geldiğini unutmamak lazım.”
Merdivenlere basamakla çıkarken, selam vermeyi unutanlar, gün gelir basamakları ineceğin zaman selam vermeyenlerle karşılaşırlar. 
Bu hayat boyu böyledir.