Günlük hayatta çok sık yaşadığınız, gördüğünüz basında ve görsel medyaya sık sık haber olan...
“Sen benim kim olduğunu mu biliyor musun”?
Bunu en çok siyasetçi olduğunu sananlarda, devletin makamında güç alanlarda, servetiyle böbürlenenlerde duyarsınız.
Kimse mevcut durumundan dolayı havalanmasın.
Makam, mevki, rütbe, unvan; bunların hepsi ceket.
Eninde sonunda ceketi bir yere asar gidersiniz.
Arkanızda sadece insanlığınız baki kalır.
Oda yaptığınız iyilik kadar.
Günlük yaşantımızda yüzlerce insanla karşılaşıyoruz.
Bazılarına gönülden selamlaşırken, bazılarını da görmezlikten geliyoruz.
İnsanların makamına, parasına ve durumuna göre değiştiğini görüyoruz. İyi bir makama veya parası olan kişilerin çevresinde yalama, yıkama takımıyla dolduğunu görebiliyorsunuz.
Rüzgâr tersine döndüğünde bu yalama takımı rüzgârın estiği yönde değiştiğini yıllar içerisin de tecrübe etmişsinizdir.
Hal böyle iken insan niye hala böbürlenir.
Adımızın önüne koyduğumuz etiketlerin hayatımızı etkilemediğini iddia etmeyeceğim, belirliyor, yön veriyor çünkü.
Ama hepsi gelip geçici, hepsi göreceli şeyler.
"Benim şuyum var”, "Ben şuna sahibim”, "Şu benim” gibi sahiplenmelerin hepsi yalan!
Kendi hayatımızın bile sahibi değiliz, ne kaldı altımıza sonradan sürülen koltuklar, makam arabaları ve çeşitli varlıklar.
Bu dünyadan göçme vaktimiz geldiğinde ancak bedenimiz ne eş, ne çocuk, ne mal, ne mülk, ne makamlar, ne rütbeler!
Aslında hepsi bir hiç.
Kıssadan hisse demişler ya...
Bakın çok anlamlı bir örnek...
Nasrettin Hoca deyip geçmeyin.
Hani o sırça köşklerde oturanlar var ya...
Hani makam ve mevki sahibi olduğu zaman insanlara tepeden bakanlar var ya...
Yani burunlarından kıl aldırmayanlar var ya...
İyi okusunlar!
Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:
“Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş
Hoca:
“Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki, ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
“Hiç.”
Ve Nasrettin Hoca “Daha niye kabarıyorsun be adam.
Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım:
Hiçlik makamında!” demiş.
Sevgili dostlar, anladınız mı Nasrettin Hocayı?
Anlamayanlar varsa demek ki aynaya bakmaları gerekiyor.
Gerek iş dünyasında...
Gerek bürokraside...
Hele hele siyasette “güven” esastır.
Omurgalı insanlarla yapılır.
Eskilerin güzel bir sözü var: Şimdi gündemimizi belirleyen en önemli sürecin içinde yer alan ve kamuoyuna olabildiğince parlak ve kusursuz şekilde çıkmak isteyen, kudretli olma hayaliyle yanıp tutuşanlara hiçlik makamını hatırlatmak gerekti demek ki.