Eskiden birine “ikiyüzlü” dediğimizde, onun nasıl biri olduğunu anlatmak için yeterliydi.

“Artık ikiyüzlüleri sevmeye başladım. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görür oldum…” demiş şair.
Çünkü artık insanlar iki değil, renkli çok yüzle dolaşıyor.
Her ortama uygun bir maske…
Her duruma göre ayrı bir kişilik…
Yüzlerce farklı görünüm, ama bir tane bile sahici “kendisi” yok.

Siyasetten başlayalım.

Hele de siyasilerin çok yüzlülüklerinden artık iğrendim…
Seçim öncesi halk adamı…
Seçimden sonra protokol koltuklarında kaybolanlar.

“Yetim hakkı yemem” diyenin, ertesi gün kamu malına göz diktiğini görüyoruz.
Milletin gönlünde değil, bütçesinde gözü olanlar çoğaldı.
Bir elinde dini simgeler, diğer elinde getirim hesapları…

Söylem ayrı, eylem bambaşka.

Ticaret desen keza öyle…
“Helal kazanç” diyenin terazisi eğri.
Yüzüne bakınca “dindar” zannedersin, ama senin sırtından geçinir.
İşine gelince kul hakkı, gelmeyince “ticaretin raconu bu” deyip geçer.
Alışverişte, sözleşmede, pazarlıkta dürüstlük yerine kurnazlık arıyor millet. Kendinle yüzleşmeden başkalarına rol yapma.
Allah her yerdeyken, sen sadece görünmekle yetinemezsin.
Gerçek mümin olmak;
İçin neyse, dışın da o olabilmektir.

Ve hâlâ “biz Müslüman bir toplumuz” diyoruz.

Toplumsal yaşamda da çelişki diz boyu…
Cami önünde başını örten, birkaç sokak sonra başka biri.
Taziye evinde başını bağlayan, çıkınca gülüp eğlenen.
Mevlitte el açan eller, sosyal medyada başka başka hayatlar sergiliyor.
Dindarlık, samimiyetin değil; dekorun bir parçası olmuş sanki.
Görünmek için inanılıyor, yaşamak için değil.

Ve herkes şu sözü unutmuş gibi:
“Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün.”
Kıyafetle dindarlık olmuyor.
Sakalla, başörtüsüyle, cübbe ile iman ölçülmüyor.
Samimiyet yürekte başlar, davranışta devam eder.
Cami çıkışı Allah’tan bahsedip, market çıkışı kul hakkına girenlerin çok olduğu bir toplumdayız.

Allah sadece camide mi var?
Sadece mevlitte mi duyar, sadece taziye çadırında mı görür?

Alkol masalarında sarhoş olanları görmüyor mu?
Sokakta, evde, pazarda yok mu?
O her yerde, her an bizimle…
Ama biz onu sadece göstermelik halkı kandırmada boy boy renkli pozlar verme zamanlarda hatırlıyoruz.

Her şeyin şekilsel olduğu bir dönemdeyiz.
Müslümanlık kalpte değil, Instagram profilinde.
İyilik yardımla değil, story ile ölçülüyor.
Takva artık giysi markası olmuş.
Görünmek, inanmanın önüne geçmiş.
Ve biz hâlâ "ahlak “tan bahsetmeye çalışıyoruz.

Bugün ne dost belli ne düşman…
Ne samimi Müslüman belli, ne gerçekten inanmayan…
Ortalık karışık, zihinler bulanık, kalpler yorgun.
Ve bu karışıklık içinde dürüst kalanlar, inancını eğip bükmeden yaşayanlar az ama kıymetli.

Onlar için değil bu yazı.
Bu yazı;
Menfaatine göre dindarlık taslayanlara, İnancını şekil için kullananlara,
Bir günü camide, ertesi günü haramda geçirenlere…

Artık bir değil, yirmi yüzlü olanlara…