Ve tüm ton­la­rı ye­şi­lin bir doğum se­vin­ci yaşar da ba­har­da…Dağ­lar, de­re­ler, te­pe­ler ayrı bir gö­rün­tü, ayrı bir ışıl­tı­dır Ana­do­lu da.

Bu sen her sene gibi kar­lar yağ­mur­lar yağ­ma­dı.
Be­re­ket­li bir kış ol­ma­sa da ba­ha­rın ko­ku­su geldi.
Ha­va­lar ısı­nı­yor ba­ha­rın ko­ku­su cam­lar­da bal­kon­lar­da ge­li­yor. Tür­ki­ye'nin her ye­rin­de ol­du­ğu gibi kır­şe­hir­de bahar iyi­den iyiye ken­di­si­ni gös­ter­di.
Dağ­lar, ova­lar, va­di­ler, köy­ler, park­lar, bah­çe­ler ye­şi­le bü­rün­dü. Göç­men kuş­la­rı yu­va­la­rı­na döndü, her yerde kuş ses­le­ri yük­sel­di.
Dağ­lar ova­lar ye­şi­le bü­rün­dü, iğ­de­le­rin ko­ku­su her ta­ra­fı sardı.
Nisan ayın­da top­rak yağ­mur­la bu­luş­ma­yı bek­li­yor, Allah'ın be­re­ke­ti ne güzel.
Kış uy­ku­sun­da olan can­lı­lar ye­ni­den do­ğa­ya ko­şu­yor.
Ya­ra­tıl­mış­lar ye­ni­den di­ri­li­yor. Ölüm son­ra­sı di­ri­li­şin adı bahar olsa gerek.
Ba­har­la bir­lik­te hayat buldu tüm can­lı­lar.
Ir­mak­lar, der­ler, çay­lar çağ­lı­yor, park­lar­da ha­vuz­lar do­lu­yor, ba­ha­rın ko­ku­su her ta­ra­fı sa­rı­yor. Şirin Kır­şe­hir’in her ye­rin­de bahar ko­ku­yor.
İğde­le­rin, ihram yap­rak­la­rı­nın ko­ku­su şehri kap­lı­yor, elma, ayva, kiraz çi­çek­le­rin­de arı bal top­lu­yor.
Ke­le­bek­ler uçu­yor, arı­lar vı­zıl­dı­yor, de­re­ler­de kur­ba­ğa­lar ötü­yor.
Et­ra­fı­mı­zı sı­ra­la­yan Türk­men ker­van­sa­ray dağ­lar­da açmış bin­ler­ce renk çi­çek­ler nakış gibi do­ku­nu­yor.
Bül­bül­ler uçu­yor renge renk çi­çek­ler ara­sın­da.
Ağaç­lar mey­ve­ye durdu, pa­pat­ya­lar açtı, bah­çe­ler ye­ni­den belle, kü­rek­le, ça­pay­la bu­luş­tu.
Fi­dan­lar top­rak­la bu­lu­şu­yor, bağ­lar bu­dan­dı, fid­ye­ler di­ki­li­yor. Kır­şe­hi­rin köy­le­ri, ka­sa­ba­la­rı, ma­hal­le­le­ri­nin hepsi bir­bi­rin­de yeşil gö­rü­nü­yor.
Gül­le­rin her ta­raf­ta ko­ku­su ge­li­yor.
Ba­har­la güzel mem­le­ke­tim.
Bir boz­lak ta­dın­da­dır ana do­lu­nun ye­şi­li ba­ha­rı, köy­lü­sü, şe­hir­li­si.
Bağ ba­şın­da yük­se­len saz, keman, davul, zurna sesi eş­li­ğin­de kokar kekik, me­nek­şe, süm­bül, lale…
Sanki Neşet Ertaş’ın sesi gelir boz­kı­rın or­ta­sın­da ren­ga­renk kır çi­çek­le­ri­nin ara­sın­dan:
“Bahar gel­miş türlü çiçek açmış,
Ba­har­da gül, gül ba­har­da ne güzel,
Açıl­mış gon­ca­lar gül­ler sa­çıl­mış,
Ba­har­da gül, gül ba­har­da ne güzel,
Yağ­mur yağ­mış fi­da­nım bes­le­miş,
Seher vakti bül­bül gülü ses­le­miş,
Bahar gülü, gül-ba­ha­rı süs­le­miş,
Ba­har­da gül, gül-ba­har­da ne güzel ,
Gül­ler si­ne­si­ni açmış yel­le­re,
Güneş doğ­muş hayat ver­miş gül­le­re ,
Bül­bül gül aş­kı­na düş­müş dil­le­re ,
Ba­har­da gül, gül ba­har­da ne güzel,
Bir ga­ri­bim yanar bağ­rım tu­tu­şur,
Bunca has­ret çek­tim gayri ye­ti­şir,
Bül­bül­le­ri gül aş­kı­na ötü­şür,
Ba­har­da gül, gül ba­har­da ne güzel”
Ba­har­la bir­lik­te din­le­sin her­kes.
Ve tüm ton­la­rı ye­şi­lin bir doğum se­vin­ci yaşar da ba­har­da…Dağ­lar, de­re­ler, te­pe­ler ayrı bir gö­rün­tü, ayrı bir ışıl­tı­dır Ana­do­lu da.
Kısa olur Ana­do­lu'nun or­ta­sın boz top­rak­la­rın ilin­de bahar.
Bilir ki ömrü kı­sa­dır.
Bilir ki, bir iki ay bile sür­me­yecek bu ye­şil­lik, bu ta­ze­lik, bu fe­rah­lık…
Ey insan dur, düşün; kaç bahar ya­şa­ya­bi­lir­sin.
Ki­ra­cı­sı sın şu kıy­met ver­di­ğin dün­ya­da.
Bu gün var­sın, yarın yok­sun. Git­ti­ğin­de bu di­yar­dan.
Ya­nın­da gö­tü­re­ce­ğin bir beyaz kefen.
Onun için kıy­me­ti bil şu güzel ba­ha­rın ko­ku­lar saçan et­ra­fın çi­çek­li bah­çe­le­rin bağ­la­rın. Di­ri­li­şi var olan bir gi­di­şin­de neden bahar gibi ye­ni­den di­ri­li­şin adı ol­ma­ya­cak­sın.