Mustafa Memduh Şevket Esendal (29 Mart 1883, Çorlu - 16 Mayıs 1952, Ankara), Türk yazar, diplomat ve siyasetçidir. Türk edebiyatının tanınmış bir öykü yazarı olan Esendal, edebiyatçılığının yanı sıra Tahran, Bakü ve Kabil'de büyükelçilik, TBMM'de dört dönem milletvekilliği, 1941-1945 yılları arasında CHP Genel Sekreterliği yapmış olan diplomat ve siyasetçidir.
Yaşamının yalnızca dokuz yılında (1923-1926, 1946-1952) ciddi biçimde edebiyatla uğraşmasına rağmen Türk öykücülüğünün önemli bir ismi oldu. Durum hikâyeciliğinin Türk edebiyatındaki temsilcisidir. Yazdığı öykülerin sayısı 224'ü bulur. En çok bilinen eseri 1934 yılında yayımlanan Ayaşlı ile Kiracıları adlı romanıdır. Ben de bu önemli eserini okumadan önce, hazırlık olarak iki hikaye kitabını okumak istedim, Temiz Sevgiler bunlardan ilki. İki cilt şeklinde yayınlanmış olan Temiz Sevgiler kitabı yazarın ölümünden sonra 1983 senesinde yayımlanmış.
Esendal ve yazarlığı hakkında kısa akademik bilgiler şöyle; “Türkçe hikâyeden söz edildiğinde ilk akla gelen isimlerden birisidir. Öykülerinde kadın sorunu, Kurtuluş Savaşı öncesi yaşanan çaresizlik, Batı özentisi, sömürü düzeni, ağanın işçiyi, belediye memurunun esnafı sömürmesi, düzenin adamı olan insanları, çok evlilik sorununu işler. Türk edebiyatında durum öykücülüğünün (Çehov tarzı) en önemli temsilcilerindendir. Öyle ki, edebiyat çevresince Yerli Çehov olarak adlandırılmıştır. Öykülerinde derin insan sevgisini işlemiştir. Dili sade, temiz ve pürüzsüzdür. Esendal'ın Türk Edebiyatı'na getirdiği en önemli yenilik, ele aldığı konuları büyük bir sadelikle işlemesidir. Bu konular yine sıradan insanların yaşamları etrafında gezinir. Öykücülüğe başladığı ilk yıllarda, dilde sadeleşmenin öncüsü olan Ömer Seyfettin'in izinden giden Esendal, ustalık dönemine eriştiğinde, hem Ömer Seyfettin'den, hem de kendi çağdaşlarından daha sade ve düzgün bir dille yazmıştır. Üslubunda Çehov'un etkileri açıkça görülür. Hatta bazı öyküleri Çehov'dan yapılmış uyarlamalardır. Ancak bu etki, yazım tarzı, dildeki sadelik, kişilerin seçilişi ile sınırlı kalır. Esendal, Çehov'un karamsar bakışını tekrarlamaz. Kendi deyişiyle insanlara yaşamak için ümit, kuvvet ve neşe veren yazılardan hoşlanır, insanları mutfak paçavrasına çeviren ve yeise düşüren yazılardan hoşlanmaz.”
Çetişli’ye göre; “Öykülerini daha çok günlük ve doğal yaşamdan seçtiği kesitler ve bazı ruhsal durumlar üzerine kurgular. Psikolojik hâli sezdirme doğrudan doğruya kişilerin konuşmaları ve davranışlarına dayanır, yani kişinin psikolojik durumunu aracısız olarak dikkatlere / okura sunar. Psikolojik durumun yorumu yazar anlatıcıya değil, okuyucunun sezgisine bırakılmıştır. Yazar, ferdin psikolojisini realist bir anlayış içinde sezdirmeyi amaçlamaktadır. Esendal’ın öykülerinde görülen gerçekliğin okurun sezgisine bırakılma çabası, değer aktarımında öngörülen temel yaklaşım olarak belirmektedir.”
Temiz Sevgiler kitabı kahramanlarına sevgi ve şefkat ile eğilen ve onları gündelik yaşamlarının içerisinde yapmacıksız ve doğal, rahat bir şekilde yansıtan bir kitaptır. Temiz Sevgiler sevginin temiz ve masum olduğunu birtakım olaylar çerçevesinde anlatır.
Kitapta yer alan öykülerin isimleri şöyle; İane, Bir Mübahase, Hasta, Mebus Olursa, Yirmi Kuruş, Mülahazat Hanesi, Otlakçı, İşin Bitti, Dedikler, Şimdilik Dursun, Kayışı Çeken, Köye Düşmüş, Avrupa, Çölde, Eşek, Hayat Ne Tatlı, Gençlik, Çaya Giderken, Seni Kahve Paklar, Düğün, Müdürün Züğürdü, Aptal Sen de, Tövbeler Olsun, Pazarlık, Bir Eğlenti, Bildim, Traş, Temiz Sevgiler, Deli, Mendil Altında, Keleş, Ölü ve Feminist.
Kitapla aynı isimli öyküde; Bir cuma sabahı iskelelerden birinde iki kişi bir tartışma yaşamaktadır. Tütün saran Mahmut Efendi ile Faik Efendi arasında geçen tartışma kahvede geçer ve iki arkadaş sonrasında dertleşmeye başlarlar. Bir yaz günü kanepede uyuyakalan kocasını kaldırmak için çekinen bir kadın önemsiz bir şey sormak için dört saat uzaklıktaki bir yere gider ve köy muhtarına bir takım sorular yöneltir.
İane isimli öyküden;
– Ağa! Seni candarma istiyor, dediler.
– Nesi varmış ki? Gelsin bakalım! dedik. Geldi; bizim eski candarmalardan biri.
– Hayrolsun, ne var? dedim.
– Seni kumandan istiyor! diye cevap verdi.
– Hangi kumandan?
– Bizim yüzbaşı; bölüm kumandanı! dedi.
– Ne iş varmış ki?.. Hadi varalım. Dedik ve kalkıp kumandanın olduğu yere gittik.
– Selâm verdim, cevap yok. Masanın başında kâğıt okuyor; delikanlı bir adam. Ayakta dikildik.
Okudu, okudu bitirdi, bizi gördü:
– Senin adın nedir? diye sordu.
Adımızı dedik.
– Sen falan köyden misin?
– Evet.
– Senin yanında asker kaçakları varmış?
– Yoktur efendim... Kerem buyur diyeyim... Diyecektim,
dinlemedi.
– Yok mudur? dedi, sen şimdi anlarsın... Recep Çavuş! diye bağırdı.
– Beyefendi, biz bu adamlara haber verdik, diyecek olduk.
– Suss! diye sözü kesti. Zaten bu milletin kanını emen hep sizin gibi mütegallibe değil mi? Ne kadar böyle mütegallibe eşraf varsa kafasını koparmalı ki, bu millet kurtulsun. Recep
Çavuş! diye tekrar ünledi.
Dışarı çıkıp da Recep Çavuş’u çağıracak olduk.
– Nereye? dedi.
– Recep Çavuş’u...
– Senin ne üstüne vazife? Sen dur yerinde bakalım, dedi. Bir de dik dik suratımdan aşağı baktı. Masanın üstünde çan var. Onu zıngırdattı, zıngırdattı. “Recep Çavuş!” diye çağırdı. Gelen, giden yok. Kendi seğirtti kapıya;
– Recep Çavuş! diye çağırdı. Aşağıdan nöbetçi cevap verdi:
– Efendim, namaza getti.
– Yok mu orada kimse? diye sordu.
– Yok efendim.
– Hasan nereye gitti?
– Eve gitti efendim. Kızdı:
– Allah topunuzun belâsını versin. Bak oradan, Halil kahvede mi? Birini görürsen çağır gelsin.
– Peki efendim.
Dönüp geldi, yerine oturdu. Benim yüzüme baktığı yok. Biz, ayakta dikilip duruyoruz. Kâğıt okur gibi durdu. Şunu bunu karıştırdı. Suratıma bakmayarak:
– Otur oraya, otur... dedi. Oturduk. Acaba ne yapacak ki?
Dama mı tıkacak? Bir yol yalımını alsam!
Bir cıgara sardı. Seğirttim, ateşini verdim. Yaktı. Yine ses
yok. Kâğıda bakıp bakıp duruyordu. Bir ara:
– Bugüne kadar bu kaçakları yanında besliyorsun da, mademki doğru adamdın, niye gelip hükümete haber vermiyorsun? dedi…..
Esendal’ın öykülerinden tatmadan Türk öykücülüğü hakkında yeterli izlenime/bilgiye sahip olamayacağımız aşikar. Bu durumda fırsat buldukça bu duru anlatımlı hikayelerden okumak hem faydalı hem güzel hem de haz verici olacak. Tabii ki okumanızı öneriyorum. Esendal’ın diğer hikayelerinde ve Ayaşlı’sında tekrar buluşmak dileklerimle…