TALAT  PAŞA-5

Balkan  Harbindeki hıyanetlerinden dolayı, Türklerin tepkisinden korkan, maneviyatları bozulan ve İttihat ve Terakki  Cemiyeti’nin  de faaliyetlerinin tesiri ile  Trakya’daki Rum ahali, göç etmeye başlar.

100.000 Rum kimsenin burnu bile kanamadan  Yunanistan’a çekip gider. Bundan sonra aynı tarzda  İzmir, Bergama, Dikili ve Menemen Rumları da göçe başladılar.

              1914 yılı geldiğinde artık  savaş çanları çalıyordu.  Talat Paşa ve Cavid bey’in İngiltere ile yine Talat Paşa ve Enver Paşa’nın Rusya ile Cemal Paşa’nın da  Fransa’ya İttifak teklifleri reddedilir.

             O zamanki şartlarda Almanya ile ittifak yapmaktan başka seçenek kalmamıştır. Said Halim Paşa , İttifak müzakerelerini Hariciye Nazırı sıfatıyla  bizzat kendisi yürütmek ister ve gizli tutulmasına dikkat çekiyordu. Almanya ile ittifak için padişahtan ruhsatname ister. Gerekli izin padişah tarafından    25 Temmuz 1914’te verilir. Ruhsatname metninde: “ Rusya Devletinin tecavüzat-ı muhtemelesine karşı Almanya ile  tedafüi bir ittifak akdine  sadrazam ve hariciye nazırımız Mehmed Said Paşa mezundurlar”. Osmanlı–Alman ittifakı için müzakereler 26 Temmuzda başlar.2 Ağustos 1914’te  Osmanlı-Alman gizli ittifakı Sadrazam Said Halim Paşa  ve Alman Büyükelçi Wangenheim  tarafından sadrazamın  Yeniköy’deki yalısında imzalanır.

              Cemal Paşa   savaşın başlamasından sonra 4. Ordu komutanlığı vazifesi ile  Suriye’ye hareketinden önce  nazırlara ve  yerli ve yabancı gazeteciler  verdiği ziyafette;  “Efendiler, eğer Osmanlı Hükümeti  bu harbe iştirak etmemiş olsaydı,  memleketin istiklali  tamamıyla tehlikeye girmiş olacaktı” diyecektir.

           Halil Bey ise:”Umumi harp karşısında  bulunduğumuz zaman bendeniz,  devlet için iki ihtimal tasavvur ediyordu, o kanaatte idim ki;  ufak bir vatanperverlik hissi ve tarihe hürmeti olan bir hükümet reculü,  bu iki ihtimalin bir üçüncüsünü tasavvur edemezdi. Çünkü üçüncüsü; Moskofların Avrupa’da  hakimiyetini tesis için onlarla yan yana harp etmek olurdu. Birisi tarihi ve ananevi düşmanımız olan  Moskoflara karşı  harp edenlerle beraber bulunmak ve  devletin ne mevcudu, ne kuvveti varsa  onlara teşrik edip , hasımlarımızın galebesi halinde  Moskofların Avrupa’da tesis edeceği hakimiyeti mümkün olduğu ve  elden geldiği kadar men etmek, ikinci ihtimal de tarafsız kalmaktı… Tarafsız kaldığımız halde  Yunanistan’ın uğradığından beterine  maruz kalacaktık… Osmanlı Devleti Cihan harbine, iki gaye takip ederek karışmıştır: Devletin istiklal ve tamamiyetinin  muhafazası ve İmparatorluk dışında kalan Müslüman ve Türklerin  Mahkumiyetten kurtarılması… Bu cihetle bu cihan cengi, Türklerle Müslümanlar için, bir  istiklal ve kurtuluş cihadıdır.”

                Enver Paşa ise: “ Biz Allahın inayetiyle  yalnız Osmanlı  taç ve saltanatını muhafaza değil, Bütün İslam aleminin  hukuk ve hayatını muhafaza ve istihsale muvaffak olacağız” diyecektir.

                İngiltere’nin Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni Devletinin kurulması için  tahrik ve teşvikleri Ermeni Komitacıların faaliyetlerini artırmasına neden olur.  İstanbul Ermeni Patrikhanesi önündeki gösteriler, Kayseri, Yozgat, Merzifon,Sason İsyanları, 1895’te Babıaliye yapılan yürüyüş,1896’da Galata’daki Osmanlı Bankasının basılması, 1904’te  ikinci Sason isyanı,1905’te Sultan Abdülhamit’e bomba atılması ve nihayet  1909’daki Adana  olayları… Birinci Dünya savaşının başlaması ile birlikte Ermeniler Rus ordusunun işini kolaylaştırmak için  Osmanlı Ordusunun cephe gerisinde faaliyetlere başlar.