100.000 Rum kimsenin burnu bile kanamadan Yunanistan’a çekip gider. Bundan sonra aynı tarzda İzmir, Bergama, Dikili ve Menemen Rumları da göçe başladılar.
1914 yılı geldiğinde artık savaş çanları çalıyordu. Talat Paşa ve Cavid bey’in İngiltere ile yine Talat Paşa ve Enver Paşa’nın Rusya ile Cemal Paşa’nın da Fransa’ya İttifak teklifleri reddedilir.
O zamanki şartlarda Almanya ile ittifak yapmaktan başka seçenek kalmamıştır. Said Halim Paşa , İttifak müzakerelerini Hariciye Nazırı sıfatıyla bizzat kendisi yürütmek ister ve gizli tutulmasına dikkat çekiyordu. Almanya ile ittifak için padişahtan ruhsatname ister. Gerekli izin padişah tarafından 25 Temmuz 1914’te verilir. Ruhsatname metninde: “ Rusya Devletinin tecavüzat-ı muhtemelesine karşı Almanya ile tedafüi bir ittifak akdine sadrazam ve hariciye nazırımız Mehmed Said Paşa mezundurlar”. Osmanlı–Alman ittifakı için müzakereler 26 Temmuzda başlar.2 Ağustos 1914’te Osmanlı-Alman gizli ittifakı Sadrazam Said Halim Paşa ve Alman Büyükelçi Wangenheim tarafından sadrazamın Yeniköy’deki yalısında imzalanır.
Cemal Paşa savaşın başlamasından sonra 4. Ordu komutanlığı vazifesi ile Suriye’ye hareketinden önce nazırlara ve yerli ve yabancı gazeteciler verdiği ziyafette; “Efendiler, eğer Osmanlı Hükümeti bu harbe iştirak etmemiş olsaydı, memleketin istiklali tamamıyla tehlikeye girmiş olacaktı” diyecektir.
Halil Bey ise:”Umumi harp karşısında bulunduğumuz zaman bendeniz, devlet için iki ihtimal tasavvur ediyordu, o kanaatte idim ki; ufak bir vatanperverlik hissi ve tarihe hürmeti olan bir hükümet reculü, bu iki ihtimalin bir üçüncüsünü tasavvur edemezdi. Çünkü üçüncüsü; Moskofların Avrupa’da hakimiyetini tesis için onlarla yan yana harp etmek olurdu. Birisi tarihi ve ananevi düşmanımız olan Moskoflara karşı harp edenlerle beraber bulunmak ve devletin ne mevcudu, ne kuvveti varsa onlara teşrik edip , hasımlarımızın galebesi halinde Moskofların Avrupa’da tesis edeceği hakimiyeti mümkün olduğu ve elden geldiği kadar men etmek, ikinci ihtimal de tarafsız kalmaktı… Tarafsız kaldığımız halde Yunanistan’ın uğradığından beterine maruz kalacaktık… Osmanlı Devleti Cihan harbine, iki gaye takip ederek karışmıştır: Devletin istiklal ve tamamiyetinin muhafazası ve İmparatorluk dışında kalan Müslüman ve Türklerin Mahkumiyetten kurtarılması… Bu cihetle bu cihan cengi, Türklerle Müslümanlar için, bir istiklal ve kurtuluş cihadıdır.”
Enver Paşa ise: “ Biz Allahın inayetiyle yalnız Osmanlı taç ve saltanatını muhafaza değil, Bütün İslam aleminin hukuk ve hayatını muhafaza ve istihsale muvaffak olacağız” diyecektir.
İngiltere’nin Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni Devletinin kurulması için tahrik ve teşvikleri Ermeni Komitacıların faaliyetlerini artırmasına neden olur. İstanbul Ermeni Patrikhanesi önündeki gösteriler, Kayseri, Yozgat, Merzifon,Sason İsyanları, 1895’te Babıaliye yapılan yürüyüş,1896’da Galata’daki Osmanlı Bankasının basılması, 1904’te ikinci Sason isyanı,1905’te Sultan Abdülhamit’e bomba atılması ve nihayet 1909’daki Adana olayları… Birinci Dünya savaşının başlaması ile birlikte Ermeniler Rus ordusunun işini kolaylaştırmak için Osmanlı Ordusunun cephe gerisinde faaliyetlere başlar.