Böylece sadece beş kişiden biri Savcının çağırdığı mahkeme doktoru, Teilirian’ı cinayetten sorumlu tutuyordu. Bir uzman tam tersine, “Teilirian’ın akli dengesi yerinde değildir” diyor ve beraatini istiyordu. Üç bilirkişi ise “akli dengesi kısmen bozuktur, karar jüriye kalmıştır” şeklinde rapor veriyordu.
3 Haziran 1921 Cuma günü, ,jüri başkanı ,Otto Reinicke, kararı okuyordu: “Sanık, Solomon Teilirian, 15 Mart 1921 tarihinde, Charlottenburg’da, Talat Paşa’yı kasten öldürmekten suçlu mudur? Hayır”.
Savcılık makamı karardan hemen sonra temyize başvurdu ve temyiz başvurusunu birkaç gün sonra kendiliğinden geri çekti.
Alman mahkemesinde Teilirian’ın suçluluğunun reddedilmesi, Almanya’nın da suçunun reddedilmesi demekti ve Almanya suça iştirakten kurtuluyordu. Böylece Ermeni terör örgütlerinin işleyeceği müteakip cinayetlerin önü açılıyordu.
Das Deutsche Abendblatt gazetesi: “Adalet Gemisinin Karaya Oturması” başlığını atarken, Böylece savcının “Alman İmparatorluğunun Sadık bir müttefiki” olarak tanımladığı bir insanın katili, bir alman mahkemesi tarafından beraat ettirilmiş oldu.Bu dava yargının izlemiş olduğu yöntemi izan sahibi bir insanın kavraması mümkün değildir. Cinayet cinayettir” şeklinde tepkisini dile getiriyordu.
Deutsche Tageszeitung Gazetesi: “Talat Paşa’nın Katilinin Beraati Üzerine” başlıklı yazısında; Bu cinayet Alman toprağında vuku bulmuş ve cezasız kalmıştır. Almanya şimdiye kadar Hukuk Devleti olarak tanınıyordu. Ancak şimdi aniden, uzak diyarın insanlarına şahsi kavgalarını Alman topraklarında halletme izni çıkmıştır.
En ciddi eleştiri Osmanlı Devleti’nde Kara Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapmış olan Bronsart von Schellendorf tarafından yapılmıştır. Von Schellendorf karardan birkaç ay sonra , Deutsche Allgemeine Zeitung gazetesinde bir açık mektup yayınlayarak kararı protesto etmiş ve çarpıcı ifadeler kullanmıştır: “ Duyduğum kadarıyla mahkemede öldürülen Sadrazam haricinde Enver Paşa’ya da saldırılmış Enver ateşli bir vatanseverdir. Büyük yetenek ve emsalsiz cesarete sahip şerefli bir asker olduğuna defalarca şahit oldum Yıllarca üstün bir güce karşı savaşan ve hala vatan için savaşmakta olan Türk Kara Kuvvetleri Komutanı olarak görev yaptığım sırada Enver Paşa ve onun yakın arkadaşı Talat’la çok yakın ilişkilerim oldu. Bu nedenle bu iki kişiyi benden daha iyi değerlendirecek başka bir Alman subayı yoktur.
Talat Paşa Vatan sevgisinin kurbanı olmuştur! Enver Paşa zamanı geldiğinde Anavatanını yeni bir büyüklüğe eriştirmeye muktedir olsun! Bu iki insanın bana zor zamanlarda tam olarak güvenmiş ve bana dostluklarını bahşetmiş olmaları benim için gurur verici bir hatıradır.” Görüldüğü üzere içimizdeki bir kesim Talat Paşa’yı hırsızlık dahil , vatan hainliği, vs ile suçlarken bir Alman subayı onun vatanseverliğini övüyordu.
İkinci Dünya Savaşının devam ettiği günlerde, Türkiye ve Alman devletleri arasında yapılan müzakereler sonucunda , Hitler Hükümeti, Talat Paşa’nın 1921 yılında öldürülmesinin ardından tahnit edilerek özel bir şekilde gömülen cesedini Türkiye’ye iadesine karar verdi.
Talat Paşa’nın naşı, 20 Şubat 1943’te çiçeklere bezenmiş bir tabutun içinde, Berlin’den İstanbul’a gelen, ekspres trene bağlanan özle bir vagona konularak yola çıkarıldı. Talat Paşa’nın naşını taşıyan tren, yurda girişinden itibaren, bütün istasyonlarda idareciler ve halk tarafından törenle karşılanmış,sevgi ve hürmet gösterisinde bulunulmuştur.