TALAT  PAŞA-12

Talat Paşa orada can vererek yere yığılır.Orada bulunanlar kaçmak üzere olan katili yakalarlar ve polise teslim ederler.

Talat Paşa, üzerinde Ali Sai adına çıkarttığı sahte kimliği olduğu için  ilk önce teşhis edilmez. Paşanın cesedi iki saat kadar olay yerinde kalır, ardından polis tarafından otopsi yapılarak morga kaldırılır. Olaya 200-300 metre  uzaktan şahit olan Salim Bey, olay yerine gelerek paşayı teşhis etmiş ve Polis tutanaklarına  Talat Paşa’nın öldürüldüğü  haberinin geçmesini sağlamıştır. Derhal karısı Hayriye Hanıma haber verilir.

                     15 Mart 1921, Salı  günü saat: 11sıralarına meydana gelen  suikastın ardından  cenaze morga kaldırılır, sonra 19 Mart Cumartesi günü yapılan  cenaze töreninin ardından , daha sonra memlekete getirmek amacıyla  tahnit edilerek, Berlin’de Müslüman mezarlığında  bulunan özle bir mekanda koruma altına alınır. Paşanın cenazesi çok görkemli olur. Paşanın Türkiye’den tanıdığı  Alman Yetkilileri  büyük çoğunluğu teşkil edecektir. Alman Cumhurbaşkanı,  Başbakanı,  Hariciye ve Adliye Nazırları ve diğer bakanlar özel memurlarını göndererek cenazede yer almışlardır. Eski İmparator Wilhelm de özel temsilcisi vasıtasıyla  katılmıştı.

                   Teilirian’ın üzerinde  12 Bin Mark nakit para  bulunmuştur. Karakoldaki ifadesinde: “ Almanya’ya sadece Talat Paşa’yı öldürmeye geldim. Ailem Ermeni tehcirinde  öldü,  ben tesadüf eseri ölümden döndüm. Daha o zaman Talat Paşa’yı öldürmeye ant içtim. Ermeni asıllı bazı vatandaşlar bana Talat Paşa’yı öldürmem için  para verdi.Epeydir Berlin’deyim. Çeşitli pansiyonlarda kaldım. Birkaç hafta evvel  Talat Paşa’nın  Hardenberg Sokağı 4 Numaralı  evin ikinci katında  oturduğunu öğrendim. Onu rahatça izlemek ve alışkanlıklarını ezberlemek için  tam karşısındaki binada oda tuttum.”

                         Paşanın öldürülmesi  Türkiye’de 1921  Yılı Mart Ayının 17’sinden itibaren  basında yer almaya başlar. Acı olan ise birkaç  gazete dışında  Paşanın ölüme üzerine çıkan  yazıların büyük kısmı  onu kötüleyen  cinsten yazılar olmasıdır. Cenap Şehabettin 21 Mart 1921 tarihli Peyam-ı Sabah’ta  “Yırtıcı Kuşlar” başlıklı yazısında  şöyle diyecektir: “ Yırtıcı kuşun ömrü az olur derler. Şurası muhakkaktır ki  çok da yaşamış olsalar  onlara ecel sesi  me’ud değil gibidir, pençe-i kaza yakalarını bırakmaz.Bu hakikati bir kere de  Talat’ın akıbet-i hayatı gösterdi. Son  on üç senelik haile-i tarihiyemizin  en kanlı perdelerini oynayan mümessili meş’um işte facia  henüz hitama  ermeden sahne-i haleke serildi.

… Talat çılgın bir haris-i cah idi. İştihayi  ikbaline mebusluk yetişmemişti. Nazırlık gayri kafi geldi.  Belki Sadrazamlığı bil azımsadı.

Talat İçin Para  hiçbir zaman maksat olmadı.  Gümüşü ve altını ancak şaşaalarıyla  maliklerini gösterdikleri için vasıta olmak  üzere severdi. Onun hedefi amali görünmekti. Görünmek , daha ziyade görünmek, her an biraz daha yüksek görünmekti. Bir gün kendisini tepemizde bulduk…”

Peki Cenap Şehabettin nasıl bir kişilikti? Dersek 1922 yılına dönmek gerekecektir. 1922 yılında, bir gün derste Yunanları övüp Millî Mücadele’yi küçümseyen sözler sarf etmesinden dolayı Dârülfünun öğrencileri ve diğer bazı hocalar tarafından aleyhinde nümâyişler düzenlenir ve 22 yılı eylül ayında Dârülfünun’daki görevinden istifa etmek zorunda kalır.

                        Yine Peyam-ı Sabahta Ali Kemal: “…Müteveffayı hayır ile zikretmek dinen ülfetimiz ise  de ummayız ki, merhamet-i rahmana kavuşsun. … Talat yalancı idi, verdiği sözde durmazdı. Cahil idi.

…Gariptir ki, ne irfan, ne ahlak, ne insaf,  nasıl oluyor da  böyle bir mahluk bu muhitte bu derece parlıyor. Bu muammayı halletmek için şu hakikati nazarı itibara almalı ki, Talat mana-yı tam ile hakiki  bir ocak adamı idi. Ocak  vurmak isterse o öldürürdü. Ocak yıkmayı kastederse o ortalığı kül ederdi.”.