Çok tasarruflu ve sade bir hayat sürmesine rağmen son günlerde parası azalmış ve büyük bir maddi sıkıntıya düşmüştü. Avrupa’nın diğer şehirlerinde dostlarından para istiyor hatta Mustafa Kemal Paşa’ya da paralarının kalmadığını yazmıştı. Parasızlık sebebiyle kendisinin ve eşinin elinde bulunan bütün kıymetli taş, mücevher ve eşyaları satarak geçimlerini temine çalışıyorlardı. Paşa, Sultan Reşat’ın kendisine hediye ettiği altın bir sigara tabakasını bir arkadaşına rehin bırakmak suretiyle ondan ödünç para almıştı. Eşi Hayriye Hanım da yıllar sonra Berlin’deki günlerinden bahsederken: “ Berlin’de beş parasız kaldığımız günler oldu.Parmağımdaki yüzükleri sattık.Nihayet, kendisine verilen son hatıraları ve nişanları bile”.
Talat Paşa, Berlin’e taşındıktan bir müddet sonra , sıhhatinin de bozulduğu ve şeker hastalığına yakalandığı biliniyor. Sokağa yalnız sabahları çıkıyor, mutadı olan aheste yürüyüşüyle hayvanat bahçesine gidiyor, orada bir tur yapıyor, bahçedeki Şark Kahvesi’nde oturuyor, bazı dostlarıyla konuşuyor, yemek vaktinden evvel yine evine dönüyordu.
Bu arada Talat Paşa , Dr. Nazım ve Halil Paşa ile birlikte, 12 Mart 1337 tarih ve 731 numaralı dilekçeleriyle , memleket dönebilmek için izin istemişlerdi. Talat Paşa ve arkadaşlarının , memleket dönmek için izin dilekçelerinin cevabı 1 Ağustos 1922 yılında olumlu olarak verilmişti.
Yani Talat Paşa memleket dönebilirdi. Bu karar 1 Ağustos 1922 tarihinde İcra Vekilleri Heyetinin toplanmasında verilmişti.Maalesef Paşa bu dilekçenin cevabını alamadan öldürülecekti. Belki erken cevap verilse ya da Talat Paşa’nın eline erken ulaşsa kim bilir belki de Paşa bir Ermeni’nin elinde can vermeyecekti.
Birinci Dünya Savaşının sona ermesi üzerine, mütareke döneminde, Erivan’da Ermeni ihtilalciler tarafından bir kongre toplandı.Bu kongrede, Birinci Dünya Savaşı esnasında Ermenileri tehcir eden hükümet üyeleri ile İttihat ve Terakki Cemiyetinin bazı nüfuzlu üyelerinin öldürülmesine karar verilmişti. Bu karara Talat Paşa’da dahildi. Bu komiteler tehcir emriyle ilgili olan kişileri öldürmek için fedailer seçmişti. Bu sırada Talat Paşa’yı öldürme görevini de, Ermeni ordusu yüzbaşılarından Gorganyan isminde biri üzerinde aldı.Bu kişi daha sonra başka bir işe tayin edildi. Talat Paşa’yı öldürme görevi de Nazaryan isminde meşhur bir komitacıya verildi.Nazaryan, komita tarafındna yapılan bu teklife itiraz etti: “Almanca bilmiyorum.Lisanını bilmediğim bir memlekette, böyle önemli bir görevi başarıyla sonuçlandıramam. Bu görevi Solomon Teilirian’a veriniz. Menmuniyetle kabul edecektir “ dedi. Teilirian, kendisine yapılan teklifi, en küçük bir tereddüt göstermeden kabul etti ve Berlin’e gitti.
Talat Paşa, öldürüldüğü gün, mutadı olan saatte sokağa çıkarak yine aheste yürüyüşü ile hayvanat bahçesine doğru yürümeye başladı. Cinayeti işleyen Solomon Teilirian ve arkadaşları( Teilirian, Talat Paşa’ya yaptığı suikastta mahkeme sırasında yalnız olduğunu, kendi başına bu işi yaptığını söylemişti. Fakat kendisine Şahan Natali isimli bir teröristin yardım ettiği bilinmektedir) kendisini karşıdaki kaldırımda takip ediyorlar, gözden kaybetmemeye çalışıyorlardı. Teilirian yalnız bulunuyor, arkadaşları bir otomobil ile onu beş adım geriden takip ediyordu.
Talat Paşa hayvanat bahçesine girdi. Sırtında kurşuni renkte bir pardösü vardı.Bahçede bir tur attı ve Şark Kahvesi’nde oturup bir kahve içtikten sonra evine gitmek üzere kalktı, yürümeye başladı.Talat Paşa evinin bulunduğu Hardenberg sokağına girdi. Tam 17 numaralı evin önüne geldiğinde,katil paşanın omzuna dokunarak “Talat, Talat” diye seslenir. O da arkasını dönünde katil başına bir kurşun sıkar ve silahını bırakıp kaçar.