Hafiften çiseleyen yağmur ve birazda soğuk , ama çıkmıştı evden ağır ağır gidiyordu kendini ve acılarını birde hüznünü gizleyen camisine …
Kimbilir ne günler yaşamıştı , bu yaşlı bedeninde Mehmet amca …
Yatsı namazını kılıp oğlunun evine dönmüştü , daha bir kaç gün olmuştu geleli , geçen ay kızında kalmıştı , birer ay dönüşümlü kalıyordu küçükken kıyamadığı , üzerlerine titrediği evlatlarının evinde …
Kapıyı torunu Sude açmıştı , minik elleriyle ellerine sarılıp koltuğuna götürdü dedesini , oğlu ve gelini yine gömülmüşlerdi kitapların arasına ikiside üniversitede öğretim üyesiydi ..
Sabah saat 8 ‘ de Sude ‘ nin bakıcısı Elmas hanım gelmişti , beraber kahvaltı yaptılar ve ceketini alıp kendini dışarı atmak için hazırlandı …
Ağır ağır yürüyordu , rahmetli eşi ve yaşadıkları günler geldi takıldı aklına ..
Sabahleyin mahalledeki fırından sıcak ekmeğini alır ,gazetesini koltuğunun altına sıkıştırıp , gördüğü mahalleli ile selamlaşıp eve gelirdi , kahvaltıdan sonra gazetenin bulmacasını çözer , abdestini alır camiye giderdi …
Şimdi ne hanımı , nede bulmacası var …
Cami avlusuna gelmişti , oturdu herzamanki yerine şöyle bir düşündü ;
Çok şükür yatağa bağlı bir hayatı yoktu , burada kendi gibi arkadaşıda çoktu …
Ancak insanın hanımı olmayınca saray bile verseler bir yere sığmıyor gönlü ..
“ Artık bu Dünya ‘ ya beni bağlayan birşey yok , benimde canımı al Allah ‘ ım “ …!
Hiç insan canının alınmasını ister mi ? İstiyor işte …
Yanına yaklaşan Hacı Yusuf ‘ u ancak gölgesi üzerine düşünce görebildi , Hacı Yusuf “ niye böyle daldın hacı yine senin çayını , çorbanı yapan , çamaşırını yıkayıp ütünü yapan var ben ne edeyim “ , deyince Mehmet amca “ orasıda öyle ya amma bu yalnızlık varya , evlatlarında olsa zor be “ …!
Haklımıydı Mehmet amca acaba , şöyle bi bakınca haklımıydı bilinmez ama yavaş yavaş yaşlanan bedeni , çocuklaşan ruhu , titreyen elleri , dermansız bacakları , dokunsa ağlayacak bir ruh hali ….
Geçen gece suyun içerisine bıraktığı takma dişlerinden korkan torunu Sude geldi aklına , ertesi akşam yemekte dişleri yerinden çıkmıştı geri takarken biraz dişleri gıcırdamıştı Sude dedesine bakıp gülmüştü ve önündeki suya uzanan Mehmet amca çorbayıda dökünce herşey tamam olmuştu , utanmıştı ama gelini halden anlayan birisiydi “ üzülme babacığım zaten elbiselerini yıkayacaktım “ deyip rahatlatmıştı ..
“ Hayatım sen babanı banyoya götür , üzerini çıkartıp , banyosunu yaptırıp gelin bende buraları toparlayım “ dedi ..
Mehmet amcanın üzerini tek tek çıkartıp , taburenin üzerine sıcak su döküp oturttu oğlu ve bir güzel yıkadı …
Bu arada Mehmet amcanın aklına oğlunu ilk yıkadıkları gün gelmişti küçücük savunmasız , masum bir çocuktu , şimdi roller değişmişti , sabunla beraber kafasından aşağı dökülen sular gözyaşlarınıda gizliyordu ….!
Nasılda çabucak geçmişti o yıllar …
Artık motor teklemeye başlamıştı , ve motorun kalbi gitmişti …
Yaşlılarımıza gereken değeri vermemiz gerekiyor , yolda , parkta, herhangi bir yerde görünce hal hatırlarını soralım , onlar artık son duraktalar …
Bir hatasını görürsek, görmeyelim, duymayalım , onlara bu son günlerinde gereken değeri verelim , unutmayalım bu
saatten sonra belki bir daha en son görüşümüz olur …
Yüce Allah bizlere hayırlı yaşlılıklar , nasib eylesin , evlatlarımızda olsa bizleri ele avuca düşürmesin , hayırlı yaşlılıklar nasib eylesin …