Friedman Şili’de kaldığı süre boyunca bir tek konuyu işledi: Cunta iyi bir başlangıç yapmıştı, ancak serbest piyasayı daha büyük bir coşkuyla kucaklaması gerekirdi.Konuşmaları ve röportajlarında daha önce gerçek bir dünyanın ekonomik krizine ilişkin olarak açıkça kullanmadığı bir terime başvuruyordu: “Şok tedavisi” istiyordu: “Tek çare budur.Kesinlikle. Başka çaresi yok. Uzun vadede başka çözüm yok” diyordu. Şilili bir muhabirin zamanın ABD başkanı Richard Nixon’ın bile serbest piyasayı düzene sokmak için fiyat denetimlerine başvurduğuna işaret etmesi üzerine tepkisini şöyle ifade etmişti: “Ben onları da onaylamıyorum. O tür uygulamalara girişmemeliyiz. Ben kendi ülkemde de , Şili’de de hükümetleri eş zamanlı olarak altı ay içinde her kalemde %25 olmak üzere hükümet harcamalarında daha fazla kesintiye gitmesini öneriyordu.
Friedman General’e, eğer bu tavsiyelere uyarsa bir “ekonomi mucizesi” gerçekleştirebileceği, “enflasyonu daha sonraki aylar içerisinde bitirebileceği” konusunda güvence veriyor, işsizl,k probleminin de aynı ölçüde “kısa sürede( aylar içerisinde) sona ereceğini söylüyordu.
Devletin elinde bulunan 500 kadar şirket ve banka özelleştirildi, çoğunu fiilen elden çıkardı.Sonuç, 1973-1983 arasında 1778 bin sanayi işinin kaybedilmesi noktasına varıldı.1980’lerin ortalarına gelindiğinde sanayinin ekonomideki oranı, ikinci dünya savaşı sırasında son görülen düzeylere düşmüştü.
Friedman’ın ön görüsü olan şok terapisinin ilk yılında Şili ekonomisi, %15 küçüldü ve işsizlik %30 seviyesine çıktı. Friedman’ın güneşli günler beklentisinin tam tersine , kriz aylar değil, yıllarca sürdü
Pinochet on yedi yıl boyunca iktidarı elinde bulundurmuş ve bu süre içerisinde siyasal yönelimini birkaç kez değiştirmişti. Ülken in mucizevi başarısının kanıtı olarak gösterilen istikrarlı gelişme dönemi 1980’lerin ortalarına kadar, yani Chicago Boys’un şok terapisini uygulamasından tam on yıl sonra ve Pinochet’nin radikal bir seyir izleme zorlanmasının üstünden epeyce bir süre geçinceye kadar başlamamıştı. Bunun sebebi , Chicago doktrinine sıkı sıkıya bağlı kalmasına rağmen Şili ekonomisinin çökmüş durumda olmasıydı.
Durum öylesine istikrarsızdı ki, Pinochet tamamen Alldende’nin yaptığını yapmak zorunda kaldı. Bu şirketlerin pek çoğunu ulusallaştırdı. Çöküşle karşı karşıya kalındığında, Sergio de Castro dahil Chicago Boys’un neredeyse tümü hükümetteki etkin görevlerini kaybettiler. Piranalalarla birlikte etkin görevler alan Cicago mezunlarının bazıları yolsuzluk soruşturmasıyla yüz yüze kaldılar ve Cicago Boys’un temel özelliği olan, haysiyet gösterilen bilimsel tarafsızlıktan uzaklaşmakla suçlandılar.
1980’lerin ortalarında Şili’yi topyekun bir ekonomik çöküşten kurtaran tek şey, Pinochet’in Allende tarafından ulusallaştırılan devlete ait bakır madeni şirketi Codelco’yu asla özelleştirmemiş olmasıydı. Bu şirket, devlete ait ihracat gelirlerinin %85’ini meydana getiriyordu ve bu da mali kriz patlak verdiğinde devletin hala istikrarlı bir fon kaynağı olduğu anlamına geliyordu.
Şurası çok açıktır ki, Şili hiçbir zaman amigoların iddia ettikleri gibi saf bir piyasa ekonomisi laboratuarı olmadı. Oysa küçük bir elitin çok kısa bir zaman içinde zenginlikten süper zenginliğe atladığı bir ülke haline geldi; borç alınan paralarla yüksek karların elde edildiği ve ciddi ölçüde kamu fonlarının temin edildiği ( sonra da şirket kurmaya tabi olan) bir formüldü bu.
Kaynak: Naomi KLEİN: Şok Doktrini