Her insan hayatını şekillendirmek için önemli kararlar alır. Ama insanlar aldıkları bu önemli kararlardan bir zaman sonra vazgeçerler. Bu bazen insanın aldığı karara karşı heyecanını yitirmesinden bazen de toplum baskısından. Ama çoğunluk toplum baskısı. İnsan etrafından sürekli yaptığı işe karşı olumsuz yorumlar duydukça bir zaman sonra kendi iç sesini duymamaya ve çevresindeki haklı görüp onlar gibi düşünmeye başlar. Bu insanın benliğini kaybetmesidir.
İşte bu güzel eserde kıymetli Doğan Cüceloğlu hocamız tam da bu konuyu işlemiş. Çok büyük bir aşkla göreve başlayan Arif Okurer öğretmenin çevresindeki insanların onu hor görmesine ve öğretmenliğin olumsuz bir meslek olduğu düşüncesine kulak vermiş ve iç sesini duyamaz hale gelmiştir. Üstelik mesleğini hor görenler arasında meslektaşları da var. Mesleğin güzelliğinin farkına varamayıp müfredattakini anlatmakla yetinenler.
Velhasıl hikaye Arif öğretmenle Doğan Hocanın tanışmasıyla başlar. Doğan Hoca sayesinde Arif öğretmen kendi iç sesini tekrar duymaya, mesleğine tekrar aşık olmaya başlar. Artık sınıfa girdiğinde öğrencilerinin gözündeki ışığı görüyordur. Ancak bu o kadar da kolay bir şey değil. Savaşçı olmak bedel ister. Çok zorlu bir yoldan geçmek gerekir. Eğer sizin de etrafınızda yaptıklarınıza ya da yapmak istediklerinize karşı muhalefet olanlar varsa yapmanız gereken bir savaşçı olmak.
Savaşçı olmanın belirli kaideleri/kuralları var. Bunlardan üç tanesini sizler için aşağıya bırakıyorum. (Toplam 17 tane)
1.Savaşçı karar vermeden önce düşünür, inceler, gözden geçirir, acele etmez, her şeyi hesaba katar ve ortama getirdiği bilinçten tümüyle sorumluluk alır.
2.Savaşçı, kararını verirken özgür irade içinde verir, yani onun kararı bir seçimdir.
3.Savaşçı verdiği kararlardan pişmanlık duymaz.
Gerçek bir savaşçı olmanız duasıyla...
NOT :Doğan CÜCELOĞLU 'nun bütün eserlerini gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.