RAMAZAN AYINDA FIRSATÇILIK

Ramazan ayı gelmeden zamları geldi.

Mübarek ay sofralarımıza misafir olmada zamanlar konuşuyor...
Ramazan ayına sayılı günler kala gıda fiyatlarında belirgin bir artış yaşanıyor.
Burası neresi diye sorsak Müslüman ülke derler.
Sahi Müslüman ülkede böyle mi olmalıydı.     
Elin gâvuru kutsal değerlerinde indirim yapıyor.
Mağazalarda, marketlerde, çarşıda, pazarda indirimler yazılırken bizde bindirimler yansıyor.
Rahmet ayı böyle mi karşılanmalı.
Mübarek ay dedikleri anda, market raflarından fiyatların tırmandığını görmek, adeta bir fırsatçılık oyununun başlangıcı gibi.
Bu durum, asıl ruhu olan paylaşım ve dayanışma yerine, cebimize göz diken bir ticaretin meyvesi olarak karşımıza çıkıyor.
Marketlerde gözlemlenen bu zam dalgası, aslında fırsatçıların dini duyguları suiistimal ettiği bir piyasa dinamiğinin göstergesi.
"Mübarek ay" denince, beklenen yardımlaşma ve merhametin aksine, etiketler yeniden yazılıyor; tereklerin fiyatları artarken, asgari ücretlilere fitreden söz edilmesi, emeklilere zekât düşer denmesi bile bu çelişkinin altını çiziyor.
Bir yandan, ezan sesleriyle, bayrak ve millet temalı söylemlerle halkı kendine hayran bırakan bazı kesimler, diğer yandan fırsatçı ruhunu ortaya koyarak ramazanı ticari bir fırsata çeviriyor.
"Vatan, Milet, bayrak, ezan" gibi söylemler, sadece bir maskeden ibaret; gerçek niyet, cüzdanlarımızı incitmek ve dini duygular üzerinden kâr etmekte yatıyor.
Ramazan, aslında sabır, paylaşma ve yardımlaşma ayı olmalı.
Bu mübarek dönemde, ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatmak, birlik ve beraberliği pekiştirmek ön planda olmalı.
İslam dininin özündeki merhamet ve yardımlaşma, bu ticari yaklaşımla zarar görürken, toplumda ciddi bir ikilem ortaya çıkıyor.
Bu durum, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve ahlaki bir sorun olarak da karşımıza çıkıyor.
Ramazan gibi değerli bir ayda, toplumun en hassas kesimlerini hedef alan bu artışlar Emekçi sınıfın, dar gelirli vatandaşların ve yaşlılarımızın üzerinde ek bir yük oluştururken; toplumun genelinde dayanışma ruhunun yerine, çıkarcılık ön plana çıkıyor.
Bu noktada, hem yöneticilerden hem de toplumun her kesiminden, ramazanın ruhuna uygun davranışlar bekleniyor.
Ekonomik istikrarın sağlanması, temel ihtiyaçların makul fiyatlarla sunulması ve özellikle kutsal ayın maneviyatının ön plana çıkarılması, ancak o zaman bu tür fırsatçılıklar karşısında durulabilir.
Ramazan, sadece oruç tutulan ya da ibadet edilen bir zaman dilimi değil, aynı zamanda toplumsal bilinç ve dayanışmanın pekiştiği, yardımlaşmanın ve adaletin hâkim olduğu bir dönem olmalı.
Fırsatçıların cebimize göz diktiği bu dönemde, ortak aklımızla, dayanışma ve paylaşım ruhunu yeniden canlandırarak, bu tür ticari hilelere karşı sesimizi yükseltmeliyiz.
Çünkü ramazan, maneviyatın, adaletin ve insani değerlerin ön planda tutulduğu bir zaman dilimi olarak kalmalı; fırsatçılığın değil, ortak iyinin egemen olduğu bir ortam yaratılmalıdır.
Ramazan fırsatçılarının baş gösterdiği bu gidişata karşı, gerçek ramazan ruhunu yaşatmak, ortak sorumluluğumuzdur.
İster marketlerden, ister çarşıda pazarda olsun; her yerde maneviyatı ön planda tutan, toplumsal dayanışmayı güçlendiren uygulamalara yer vermek, ramazanın gerçek anlamına en uygun davranış olacaktır.