NEŞET ERTAŞ'A SAYGISIZLIK

Kır­şe­hir Be­le­di­ye­si ta­ra­fın­dan 30 Ağus­tos Zafer Bay­ra­mı Ge­ce­si Ca­ca­bey Mey­da­nın­da, ozan­lar şeh­rin­de sah­ne­de Kır­şe­hir­li­le­rin göz­le­ri önün­de karga Neşet Us­ta­ya say­gı­sız­lık edi­yor.

Se­yir­ci ses­siz­li­ği­ni bozup sen kim­sin büyük ozana nasıl karga der­sin de­mi­yor. Alkış tu­tu­yor.

Ken­di­ni karga gö­ren­ler, Neşet Us­ta­nın bes­te­siy­le sözde sa­nat­çı olan­lar.
Kır­şe­hir­li­le­rin de­ğe­ri­ne te­şek­kür et­mi­yor. Ne diyor? Kar­ga­dan başka kuş ta­nı­mı­yor­su­nuz.

 Doğru biz abdal ge­le­ne­ği­nin de­ğer­li us­ta­la­rını hep say­gıy­la ve sev­giy­le mu­hab­bet­le anı­yo­ruz.
 On­la­rın hepsi bu şehir için bir değer ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz. Siz­ler, onun ek­me­ği­ni yi­yen­ler gibi say­gı­sız­lık et­mi­yo­ruz.
 Büyük usta piş­miş, ham de­ğil­di.
Ham iken pişti abdal oldu, siz çak­ma­lar daha ham­sı­nız piş­me­miş­si­niz.
Neşet Usta söy­le­ye­nin ca­hil­li­ği­ne ve ha­set­li­ği­ne güler ge­çer­di.
 Bugün ili­miz Neşet Us­ta­nın bı­rak­tı­ğı eser­ler­le anı­lı­yor.
Sözde sa­nat­çı abdal değil, ol­ma­sı da müm­kün değil. Abdal, son­ra­dan saz çal­mak­la, onun bunun söz­le­ri­ni tek­rar et­mek­le olun­mu­yor.
Bunun gibi çakma sa­nat­çı­lar büyük ozan­la­rı ve tür­kü­le­ri­ni kir­le­ti­yor.
Abdal kül­tü­rü bir ge­le­nek ve yaşam bi­çi­mi.
Çünkü Neşet Usta ab­dal­dı.
Son­ra­dan olma çak­ma­lar­dan de­ğil­di.
Abdal de­me­nin ne ol­du­ğu­nu bilen ya­şa­ma­ya ça­lı­şan­dı.
Kır­şe­hir de­nin­ce akla Neşet Ertaş ve ab­dal­lar gelir.
Ülke ge­ne­lin­de ve ili­miz­de Neşet Ertaş’ın anı­sı­na bir­çok et­kin­lik­ler dü­zen­le­ni­yor.
Ara­mız da ol­ma­sa da Neşet Ertaş mü­zi­ğin bes­te­nin ya­şa­yan ab­da­lı.
De­ğer­li iş in­sa­nı, onun anı­sı­nı ya­şa­ta­bil­mek için Av­ru­pa’da model alıp Ag­ba­yı­ra Neşet Ertaş Bah­ça­sı­nı ha­ya­ta ge­çir­di.
Bugün Neşet Ertaş bah­ça­sı­na yüz­ler­ce zi­ya­ret­çi ge­li­yor tür­kü­le­ri­ni din­li­yor ve ya­pa­na te­şek­kür edi­yor.
Sözde çakma sa­nat­çı müzik söy­lü­yor. Kır­şe­hir hal­kın önün­de Boz­kı­rın Te­ze­ne­si abdal ge­le­ne­ği­nin son oza­nı­na karga diyor.
Ben Neşet usta için söz eden diyor da orada yüz­ler­ce, bin­ler­ce Kır­şe­hir­li çıkıp ta sen kime karga di­yor­sun de­mi­yor.
Çakma sa­nat­çı­yı ge­ti­ren­le­rin göz­le­ri önün­de Cac­abey Mey­da­nın­da büyük ozana karga diyen al­kış­la­nı­yor.
Bil­me­yen şunu bil­sin ki, Neşet Ertaş Us­ta­yı, büyük ozanı Türk­çe­yi bilip de sev­me­yen yok gibi.
Genç­lik yıl­la­rı­mız­da ve bugün din­le­me­ye ara ver­me­den devam edi­yo­ruz.
De­de­le­ri­miz­le, ba­ba­la­rı, de­de­le­ri Yağ­mur­lu Aşi­reti, Türk­men Köy­le­rin­de bir arada ya­şa­mış­lar, bir­lik­te mu­hab­bet et­miş­ler.
Sev­gi­le­ri­ni, acı­la­rı­nı bir­lik­te pay­laş­mış­lar.
Ölü­le­re bir­lik­te ağıt yakıp, dü­ğün­le­rin­de bir­lik­te oy­na­mış­lar.
Bir­lik­te köy odakla­rın­da soh­bet et­miş­ler.
Tar­la­da aynı sa­pan­la buğ­day ek­miş­ler, tır­pan­la, orak­la ekin biç­miş­ler, düven sür­müş­ler.
Aynı de­ğir­men­de un öğü­tüp, aynı çeş­me­de su iç­miş­ler, aynı de­re­de yün yı­ka­mış­lar.
Aynı tan­dır­lık­ta ekmek edip, pi­şir­dik­le­ri aştan ye­miş­ler.
Bol te­re­yağ­lı bul­gur pilavı üzeri ta­vuk­tan hiç vazgeç­me­miş­ler.
Cu­ma­dan, cu­ma­ya ca­mi­yi de terk et­me­miş­ler.
Aynı sof­ra­da yemek ye­miş­ler, gülüp eğlen­miş­ler.
Köy­ler­den şehre göç baş­la­dı­ğın­da, ab­dal­lar­la aynı ma­hal­le­de yine komşu olduk, aynı okul­lar­da oku­duk, aynı dü­ğün­ler­de, ölüm­ler­de bir arada bu­lun­duk.
Bü­yü­dük yine bağ­la­rı­mız kop­ma­dı. Dü­ğü­nü­müz, mu­hab­bet­le­ri­miz kal­dı­ğı yer­den devam edi­yor.
De­de­le­ri, ba­ba­la­rı ahi­re­te göçse de ço­cuk­la­rı Abdal Ge­le­ne­ği­ni ka­pi­ta­list sö­mü­rü ko­şu­la­rı al­tın­da ya­şat­mak­ta­lar.
Aç, açık ol­sa­lar da kim­se­ye min­net et­me­den ge­le­nek­le­ri­ni ko­ru­mak­ta­lar.
Yeri dol­ma­ya­cak örnek bir sa­nat­çı, her canlı gibi o da bu dün­ya­dan göçtü.

Bı­rak­mış ol­du­ğu kıy­met­li eser­le­ri tarih içe­risin­de söy­le­necek. Hal­kın sa­nat­çı­sıy­dı.
 “Ben dev­le­tin sa­nat­çı­sı olmam.” de­miş­ti.
Doğ­ru­da yap­mış­tı.
Dev­let Sa­nat­çı Ni­şa­nı­nı eli­nin ter­siy­le it­miş­ti büyük ozan. Ana­do­lu’nun son ab­da­lı bu işte.
Neşet Ertaş her gö­rü­şün, fik­rin, dü­şün­ce­nin yani Ana­do­lu’nun ma­ya­sıy­dı.
Tür­kü­le­rin­de saygı, sevgi, aşk, acı, mu­hab­bet vardı.
Ana­do­lu Türk­men ab­da­lın son nesli desek doğru.
Hi­kâ­ye­si büyük ve öne çık­mış eser­le­ri­ni her­kes bilir.
Okmuş dip­lo­ma­lı ilim, ce­ha­let, bi­lim­den mah­rum kal­mış in­san­la­rı bakın ne diyor.
Özel­lik­le aka­de­mis­ye­nin, öğ­ret­men­le­rin ve öğ­ren­ci­le­rin ez­be­ri ola­cak türde bir türkü.
“Benim Yur­dum

İste­rim ki bu dün­ya­da
Hiç kimse cahil kal­ma­sın
Oku­sun ilmin ki­ta­bı­nı
Ca­hil­den akıl al­ma­sın.

Kendi ken­di­ni ye­ten­le­re
İlim tah­sil eden­le­re
İlme doğru gi­den­le­re
Ce­ha­let mani ol­ma­sın.

İlim eden­ler nur­la­nı­yor
İlim et­me­yen kör­le­şi­yor
İlimle dünya bir­le­şi­yor
İnsan kısme­ti­ni yiyor
Ay­rı­lık güden ol­ma­sın.

Ken­di­ni bilen bunu anlar
Çünkü hak­tır bütün can­lar
Yar­dım­laş­sın tüm in­san­lar”


Bu söz­ler Neşet us­ta­yı an­lat­ma­ya ye­ter­li değil mi? Artık siz karar verin kar­ga­nın kime de­ne­ce­ği­ne. 

 “Can yakıp da kalp kırma, 
Sen’inde gül ben­zin so­la­cak bir gün, 
Her can­lı­nın kalbi Allah'a bağlı 
Her­kes et­ti­ği­ni bu­la­cak bir gün...    “

Ata­sö­zü gibi Kır­şe­hir­li­le­rin di­lin­de “Herkes sazı çalar ama Neşet Ertaş bir başka çalar” diye. Hem­şe­ri­le­ri bo­şu­na de­me­miş­ler.