Onları şehir yapan, yaşanabilir kılan, kalkındıran şey; sosyal ve ekonomik dokularıdır.
Bu dokuyu şekillendiren en önemli unsurlardan biri de ulaşım ve eğitim altyapısıdır.
Bugün dünyada gelişmiş şehirleri incelediğinizde ortak üç yapı hemen dikkat çeker:
Üniversiteler, havaalanları, demiryolları bağlantılı kara yoları.
Bu dört unsur, bir şehri hem ulusal hem de uluslararası düzeyde görünür ve güçlü kılar.
Şimdi dönüp kendi şehrimize bakalım:
Kırşehir’de bir üniversitemiz var.
Evet, bu büyük bir artı.
Ama ne yazık ki hâlâ bir havaalanımız yok, bir de daha önemlisi: Demiryolu ağımız yok.
Havaalanı bir şekilde tolere edilebilir belki.
"Uzakta da olsa, yakındır" diyerek kendimizi avutabiliriz.
Ama demiryolu öyle değil…
Demiryolu bir şehrin kalkınmasında, ticaretinde, sanayisinde, hatta kültürel gelişiminde belirleyici bir faktördür.
Yanı başımızdaki şehirlerin ilçelerine kadar ulaşan demiryolu hatları, ne yazık ki "Gönül Şehri" Kırşehir’in kapısından bile geçmiyor.
Neden?
Bu sorunun cevabı aslında Ankara’da.
Daha doğrusu Ankara’daki yetkililerin, siyasilerin iki dudağı arasında. Kırşehir’in demiryoluna kavuşması için birilerinin "Evet, bu şehir bunu hak ediyor" demesi yeterli gibi görünüyor.
Ama iş sadece "demekle" de bitmiyor.
Bugünün Türkiye’sinde işler planlama ile değil, siyasi güçle yürüyor.
Siyasi gücünüz varsa, yatırım da geliyor; tren de geliyor, havaalanı da.
Yozgat’a bakalım mesela.
Bizden çok mu büyük?
Değil.
Ama siyasi ağırlığı var.
Ne oldu?
Demiryolu geçti, havaalanı bitmek üzere.
Peki, bizde ne var?
Kırşehir’de yıllardır siyasi anlamda iktidarın yanında yer alındı, destek verildi.
Ama karşılığında elle tutulur ne alındı?
Kırşehir bir şehir oldu ama büyüyemedi, gelişemedi.
İş yok, aş yok…
Durum böyle olunca göç veren, nüfusu azalan, sesi kısılan bir şehir olduk.
Şimdi sormak lazım:
Bu şehir yatırımlarda geri kaldıysa, sebebi Kırşehir’in "kadersizliği" mi?
Yoksa Ankara’da bir "dayısı" olmayışı mı?
Kırşehir artık hakkını aramalı.
Kendi içinde didişmek yerine, ortak bir sesle, ortak bir hedefle hareket etmeli.
Yoksa biz konuşaduralım, tren yine başka istasyonlara uğramaya devam edecek…