On bir ay boyunca yolunu gözlediğimiz, rahmetin ve bereketin ayı, gönülleri yumuşatan, sofraları bereketlendiren, paylaşmanın gücünü hissettiren Ramazan!
Hoş geldin!
Bu mübarek ay, yalnızca oruç tutmakla değil; birlik ve beraberlik içinde sofraya oturmanın, paylaşmanın, ihtiyaç sahiplerine el uzatmanın ayıdır. İşte tam da bu yüzden, Kırşehir Valisi Murat Sefa Demiryürek öncülüğünde, Vali Yardımcısı Alper Balcı organizesiyle Kayseri Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün katkılarıyla Ahi Külliyesi meydanında bir Ramazan çadırı kuruldu.
Bu çadır yalnızca bir yemek dağıtım noktası değil; dayanışmanın, sevginin ve kardeşliğin bir nişanesi oldu.
Zamanında belediye tarafından kurulan iftar çadırları, bir süredir unutulmuşken, bu yıl yeniden kurulması şehir halkı için umut ışığı oldu. Günlük beş yüz kişilik kapasiteyle açılan çadırda her akşam sıcak yemek dağıtılıyor; ancak gelenlerin sayısının bunun çok üzerinde olduğu söyleniyor.
Bir Lokma Ekmek, Bin Muhabbet
Ramazan çadırı, yalnızca karınları doyuran bir yer değil; aynı zamanda dertlerin paylaşıldığı, gönüllerin birleştiği bir mekân.
İhtiyaç sahipleri, esnaf, öğrenciler, yaşlılar…
Kimi yalnız başına bir tas çorbasını içerken yan masada bir ailenin çocuklarına Ramazan'ı anlatışı duyuluyor.
Bir lokma ekmeğin bin muhabbete vesile olduğu bu çadırda, Ramazan'ın ruhu iliklere kadar hissediliyor.
Kırşehir Vali Yardımcısı Alper Balcı, iftar çadırının paylaşma ruhunu en güzel şekilde yansıttığını vurgulayarak, “Ramazan ayının bereketini, ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızla paylaşmak için Murat Sefa Demiryürek Valimizin öncülüğünde iftar çadırımızı kurduk.
Kayseri Vakıflar Müdürlüğü’ne ve destek veren herkese minnettarız.
Allah hayırlarını kabul etsin.
İftar yemeğine katkıda bulunmak isteyen hayırsever vatandaşlarımızı da valiliğimize başvurmaya davet ediyoruz.
Ramazan ayı boyunca sofralar bereketlenecek, paylaşmanın gücüyle Ramazan ruhu daha da anlam kazanacak” diyor.
Zamanın Zorlukları, Paylaşmanın Gücü
Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik sıkıntılarından birini yaşıyor. Sebzelerin, meyvelerin tane ile satıldığı, sofraların eksildiği, ekmeğin bile hesaplanarak alındığı bir dönemden geçiyoruz.
Bu şartlar altında, iftar çadırları sadece birer yemek noktası değil, aynı zamanda toplumun vicdanını ortaya koyan mekânlar hâline geldi.
Ramazan çadırlarının kurulması zaman zaman tartışmalara neden olsa da bu sofraların kaldırılmasını yanlış bulanlar da var.
Kimileri gerçek ihtiyaç sahiplerinin bu çadırlara gelemediğini söylese de kimileri ise tam aksine, bu sofraların devam etmesi gerektiğini düşünüyor. Sonuçta bir sofra kurmak, sadece açları doyurmak değil; gönülleri de doyurmaktır.
Sadece Bir Çadır Değil, Bir Gelenek
Bu yıl iftar çadırı, Ahi Külliyesi’nde kuruldu.
Eğer çadırın etrafında mısır, horoz şekeri, sarı leblebi, mangalda kestane, pamuklu şeker ve kitap stantları da olsaydı, Ramazan’ın eski gelenekleri daha da canlanabilirdi.
Ancak her şeye rağmen, bu sofranın varlığı bile insanlara umut vermeye yetiyor.
Kim bilir, belki de bir gün bu çadırlar yalnızca ihtiyaç sahiplerine değil, herkesin bir araya gelip kaynaşacağı, eski Ramazan gecelerindeki gibi sohbetlerin edildiği, çocukların koşturduğu bir şölene dönüşür.
Çünkü Ramazan, sadece bir oruç ayı değil; birlik olmanın, kardeş olmanın, elindekini paylaşmanın ayıdır.
Ve bu ayda bir sofra kurmak, bir gönlü doyurmak demektir.
Ne mutlu, bir tas çorbanın bereketini bilenlere…