HANEDANLIK REJİMİ YIKILMADI MI?

Hanedanlık rejimin yıkıldığına inanılırken, babadan oğula geçen geleneğin siyasette yaşamaya devam ettiğini görmekteyiz.

Son yıllarda, eski siyasilerin oğlu veya torunu isimler sıkça gündeme geliyor; bu aileler üzerine detaylı değerlendirmeler yapılıyor.
Eskiden padişahların veliahttı, kralların naipleri olarak belli bir kesinlik varken, bugün de benzer bir durum söz konusu:
Baba hayatını kaybeder, oğlu partinin başına geçer ya da yeni bir parti kurar.
Yıllarca siyasetin içinde; bakan, vekil, belediye başkanı gibi görevlerde bulunan babaların yerini, oğulları almaktadır.
Türkiye’de hanedanlık sisteminin yıkıldığı düşünülürken, aslında farklı bir biçimde yaşatıldığı görülmektedir.
Osmanlı döneminde babadan oğula geçen sistem, bugün demokrasi ortamında padişahlığın uyarlanmış hâli olarak karşımıza çıkıyor; sistem aynı devinimi sürdürüyor.
Bu yapı, her zaman liderlere olan bağlılığı beraberinde getiriyor. Atanmayla seçilmiş isimlerin yanı sıra, atamalı bakanlıklar da mevcut. Örneğin; BTP’nin vefat eden lideri Haydar Baş’ın oğlu Hüseyin Baş.
Milli Görüş partilerinin kurucu lideri Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan.
CHP’nin 2. Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’nün oğlu Erdal İnönü, SHP Genel Başkanı;
ANAP’ın lideri ve Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal ak parti içinde görev almış bakan ve seçilmişlerin oğulları.
Buna ek olarak, MHP’nin kurucu lideri Başbuğ Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş ve kızı gibi isimler de bu geleneğin örneklerindendir.
Liderlerin yanı sıra, özellikle köklü ailelerin etkili olduğu, Güneydoğu’daki aşiretler gibi babadan oğula, dededen oğula süregelen siyasi figürler de bulunmaktadır.
Bu aileler, her seçimde “yeter” denilmeyen; ticaret, sermaye ve iş dünyasındaki devinimleriyle öne çıkmaktadır.
Bu durum, sadece bizim gibi demokrasi geleneğine sahip ülkelerde görülürken, Batı’daki ileri demokrasilerde benzer örneklere rastlanmamaktadır.
Siyaset, babadan oğula geçecek bir sanat değildir;
Akraba, yeğen ilişkilerinin ötesinde, liyakat ve temiz siyaset ilkelerine dayalı olmalıdır.
Bugün üzülerek görmekteyiz ki, yakın akraba, eş ve dost ilişkileri üzerinden yürütülen bu yapı hem iktidarda hem de muhalefette açıkça gözlemlenmektedir.
Siyasette genetik bir geçiş söz konusu olamaz.
Mevcut siyasi oluşumların kendilerini yenilemeleri, eksikliklerini görmeleri ve ailevi ilişkileri bir kenara bırakarak temiz ahlaklı vahye dayalı siyaset yapmaları gerekmektedir.
Eskiye rağbet olsaydı, “bitpazarına nur yağardı” atasözü akıllardan çıkmayacaktı.
Toplum bunların eskilerinde en hayır gördü ki dogmalarında hayır görecek.