Mensubu olduğumuz fakat tavuğun önündeki inci misali değerini bilemediğimiz birçok şey, kadr u kıymetinin bilineceği zamanı bekliyor. Bunlardan birisi de minarelerinden beş vakit kelimeyi şehadetin yükseldiği, İslam’ın direği olan namazların cemaat halinde eda edildiği camilerimiz.
Lafzatullah, semaya yükselir buradan. Mümin dillerde Yüce Allah’a hamd u senalar gönderilir. Duaya durmuş gönüller “Mescid-i Haram’ın bir şubesi addedilen camilerde/mescitlerde tazarru ile yönelirler Yüce Arş’ın sahibi olan Rabbimize…
Geçen sene köyümüzden hayırsever ve hamiyetperver insanların gayreti ile 1965’ten bu yana hiçbir bakım-onarım görmemiş Geycek köyü camisi müzeyyen bir çehreyle yeniden Müminlerin namazgâhı oldu.
Zaman zaman köyümüze gelenlerin uğradığı, kılınan cuma namazı sonrası fotoğrafların paylaşıldığını görüyor ve en kısa zamanda ben de camimizde namaz kılayım diye düşünüyordum...
Taa 1965 'te merhum babamın önce ücret mukabili sonra da resmi vazifeli olarak Almanya dönüşü de aralıklarla 10 yıla yakın görev yaptığı camiye ne zaman gitsem belleğim beni çocukluğuma götürür...
Yani 1970'lerin sonuna...Şimdinin 60'lı yaşlarında olan köylülerimizin çoğuna Kur'an-ı Kerim öğreten meşhur Laz hoca gittikten sonra babam fahri İmam olarak caminin hem imam-hatibi hem de hadimi idi...Özellikle okulların kapanmasını müteakip yaz aylarında camiden çocuk sesleri eksik olmazdı...Ezanları, hevesli ve sadası güzel yeni yetişen talebelere okuturdu...Bunun dışında evde ayrı bir grup çocuk da Kur an ve Arapça öğreniyordu. Bu iki grubun içinde de vardım....
Namazlar kalabalık cemaatle kılınırdı. Hacıağların Mehmet amca benim müezzinlik yapmamı teşvik için "aferin hocanın oğlu" diye iltifat ederdi...Bu da tabii çok hoşuma giderdi. Eskiler " marifet iltifata tabidir" diye boşa dememişler ya...Rahmetli babam öğrencileri sayıya göre iki -üç gruba ayırır, hepsiyle ayrı ayrı ilgilenirdi. Seviyesi iyi olan talebe belli konularda akran eğitimi çerçevesinde daha alt seviyedekilere hocalık yapardı ki bu Osmanlı'nın medrese eğitim sisteminin bir eseriydi.
Köyümüzde her ne kadar Kur'an'a müstenit sahih bir dini telakkiden çok örf, töre, kültür ve hurafenin baskın olduğu rivayetlere boğulmuş bir dini anlayışa inanılsa da Kuran okumaya her zaman büyük önem verilirdi. Bunun bir gereği olarak da çocuklar, Kur'an-ı Kerim okumayı öğrenmeleri için hocaya teslim edilirdi...
Aradan geçen yarım asra yakın süre zarfında zamanla köyler boşalmaya, aileler küçülmeye, camiler cemaatsiz kalmaya başladı...Geldiğimiz noktada
camilerimiz mahzun ve kimsesiz.
Diyanet İşleri Başkanlığının yaz kursları, biesrihi sadra şifa olmasa da süreci tersine çevirmek için düşünülmüş güzel bir girişim...Camilerdeki kursa gelen, küçük karîlerin günahsız ağızlarından çıkan Kuran tilaveti tüm avluyu kaplarken insanın içi huzur ve sürûrla doluyor...
Bu hafta cuma namazını kılmak ve tufulet hatıralarımı canlandırmak amacıyla Geycek köyüne gittim...Caminin avlusunda çoluk-çocuk takriben 35-40 kişi vardı...Neredeyse metruk ,virane bir köy izlenimi veren köyde bu kadar bir cemaate ulaşmak çok sevindirici...
Bu topluluğun bir kısmı köyde sürekli ikamet edenler, bir kısmı sadece yaz tatilinde kalanlar, bir kısmı da -benim gibi- sadece cuma namazı kılmak için gelenlerden müteşekkildi.8- 10 kadar da çocuk mevcuttu..Cami bahçesinde heyecanlı diyaloglara kulak misafiri olmak namazdan sonra aşure dağıtımı yapılacağını anlamaya kafiydi...Köyümüzün meşhur ve maharetli aşçısı Yılmaz Çelebi oradaydı...Aşure tenceresi, kaseler, kaşıklar hazırlanmış dağıtılmayı bekliyordu...Hepimiz bol acılı, baharatlı aşureyi bitirip organize eden herkese dua ettik.. Osman emmimin büyük oğlu Molla Osman'ın gayet dingin ve hüzünlü sesiyle minareden yükselen ezanın davetine icabet edip camiye girdik...
Resulullah'ın sünnetine ittiba ile hutbeden önce iki/dört rekat nafile namaz kılıp iç ezanı beklemeye başladık...Köyümüzün; kişiliği, ilmî, sesi, güzel kıraat-ı feridesi, ahlakî ve insanî hususiyetleri ile mütemeyyiz genç imamı Ahmet Hoca hutbe irad etmemi teklif etti. Ben; hem cevvi'l camiyi hissetmek, hem köylülerimizle hasbihâl eylemek hem de hocanın arkasından namazı ikame etmek için buradaydım..."Hocam teşekkür ederim siz buyurun lütfen; böylesi daha münasiptir" diye mukabelede bulundum...
Ahmet Hoca dua ederek minberin basamaklarını birer birer çıktıktan sonra -boyundan -ortaokul öğrencisi olduğu anlaşılan, bir gûlâm ayağa kalkıp, savtıyla tezyin ettiği mahreci ve makamıyla mutabbak nizamî, kâmil bir edayla ezan okudu... Sadece kendimin farkedeceği biçimde hafifçe tebessüm ettim. Bu yetimliğin acısını iliklerine kadar hisseden bir çocuğun başının okşandığında hissettiği mutluluk ve sevinçten daha muğberdi benim için...
Hutbede son on yıldan beri katlanarak tüm toplumu saran ve ruhumuzu yoran teşhir kültürü ele alınıyordu. Ahmet hoca edebiyat fakültesi mezunu olduğunu hutbe okurken ortaya koyduğu vurguları, tonlaması vb hususiyetleri ile i'şar ediyordu...Hutbe bitiminde kâmet getirmek için -adaşım ,6 sınıf öğrencisi - Yusuf belemin oğlu Musa ayağa kalktı...Senelerin tecrübesini taşıyan bir müezzini aratmayacak şekilde kameti bitirdiğinde üç saftan müteşekkil cemaat çoktan divana durup imama uymuştu...
Namazı; iki rekatında da kulaklardan pası silen, mana ile okuyuşu mecz eden Fatiha ve zammı sure kıraatı, tadil-i erkana uygun bir ruku ve sucud ile eda ettik. Selamdan sonra tesbihatı başka bir çocuk temşîye ettirdi...Caminin içi müsafaha ve mübareke cümleleriyle doldu ...
Aşure ikramının ardından Ahmet hocadan müsaade alarak 20 dakika kadar dersi takip ettim...Hoca,mevzuya vukufiyetini , tedrise hakim ve çocuk pedogojisini bildiğini her hareketiyle gösteriyordu. Bilizafe eli -yüzü batmış bir çocuğun kişisel temizliğini bile ikrah etmeden yapıyor oluşu insanlık kumaşının kalitesini izhar ediyordu...
Sahih dini bilgileri en güzel uslupla veren, yetiştirdiği çocukların
Allah'ın kitabını fem'i mutkîn/muhsin bir kârinin ağzından öğrenmelerini sağlayan, sosyal faliyetlerde onlara görev vererek kişisel gelişimlerine katkıda bulunan genç, öğrenme ve öğretme motivasyonu yüksek, iştahlı bir imamın mevcudiyeti, kurak çöle dönen dünyamızda yeşillik kaynağı vaha bulmak kadar mutluluk vericiydi..Bu güzel müşahede kalbime huzur, gönlüme sürûr oldu...Allah'a hamdettim...