Hey gidi gençlik” deriz ya hep neydi o gençlik vurup kırdığımız çalıp çırptığımız kanımızın dikine akıp hiç yenilmeyi yenilgiyi düşünmediğimiz adam sende bir daha mı geleceğiz dünyaya diye düşündüğümüz gençlik. Belimizin bükülmediği yıldırım olup çaktığımız şimşek olup baktığımız neydi o gençlik nerde kaldı şimdi geçti her şey bükülmeyen belimiz büküldü koşan adımlarla gittiğimiz ayaklarımız durdu. Zamanı gelince ibadet ve tatlarımızı yapmadığımız zamanlar ne de çabuk geçti.
Sanki alelacele idi her şey oldu bitti. Ağzımızda da tat gözlerde fer ayaklarda derman kalmadı. Belki şimdi eğildik tüylü ve secdeye ama nerde olduğumuzu unuttuk. Tabiri caiz ise vücutlarda kalmadı derman. Ne tadı nede tuzu kaldı. Yediğin dokunur içtiğin zarar oldu. Evde herkes sana itimat ederken şimdi sen yoksun sayılmaz oldun. Otur dediler bir kenara ne kaldı. Bulursan yanlış ne söylersen eksik oldu. Ne çabuk gelip geçtin gençlik hiç beklemedin bizi bizde sandık ki beraber yürüyeceğiz yıllarca şimdi bizi yalnız kimsesiz bırakıp da gittin gençlik.
Bendeki kendime dost bildim nefsimi hep senin için verdim. Beni ne çabuk bırakıp da gittin. Sende bir heba kuru bir nefes imişsin çektim içim beni benden aldın. Sanki bir poşet misali sam rüzgarı ile alıp bir kenara ittin.
Allahın sevgili habibi önderimiz rasül bir hadislerinde “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Zavallı (ahmak) kişi ise nefsinin arzu ve isteklerine uyan (ve buna rağmen hâlâ) Allah’tan (iyilik) temenni edendir.” (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 25; İbn Mâce, Zühd, 31)
Gençliğinde gelip geçici olduğu zamane değil de Müslümanın, İslamın emrini her zaman yerine getirmek için çalışmadı ömrün bir an kadar kısa sağlığını ömrünün kademelerini çok iyi değerlendirmesi gerekir.
Müslüman hiç bir zaman adam sende zamanı gelince yaparız yaşarız dememeli hiç bir zaman gaflet içinde olmamalıdır. İyi bilinmelidir ki hayatta ne kadar yaşayıp ne zaman yaşayacağımızın bir garantisi yoktur.
Müslüman doğduk bir günde bu hayatın son bulacağını zamanın ve mekânın olmadığı bir an içindedir.
Zamanımızda kaç tane aile çocuklarına dini eğitim ve tedrisatında doğru olan yolu göstermiş ona iyi güzel ve çirkini anlatmıştır. Demek ki bu günkü ya da günümüz gençlerini eğitmekte suçlu olan onlar değil doğruyu anlatıp yol göstermeyen aile bireylerindedir. Onlara bırakalım gençliğimizi yaşasın değil doğruyu anlatmakla olur. Hani bizde bir atasözü vardır ne ekersen onu biçersin ekilen ekine gerektiği gibi bakmakla en güzel verim alırsın.