İbret alınmıyor.
Ne ölenler geri dönüyor ne diriler ibret alıyor.
Ne de suçlular ceza görüyor.
Bu nedenle hatalar hep tekrarlanıyor...
“Bize bir şey olmaz" diyenlerin başlarına gelmedik iş kalmıyor.
Bir yıl önce ülke olarak büyük bir deprem yaşadık yedi üstündeki sallantıda yüz binler can verdi.
Bizim ülke için çok büyük felaket oldu.
İnsana değer verilen adaletin, hukukun ve ahlakın uygulandığı ülkelerde bu tür depremlerde çok az bir hasar ve can kaybı olurken bizim ülkede binalar yerle bir oluyor.
Çünkü bizde binalar çökmüyor, hilebazların verdiği ruhsat ve onlara yapan müteahhitler ve denetleyen paragözlerin yüzünden çöküyor.
Paragöz işletmecilerin, paragöz denetleyicilerin olduğu ülkede bu tür olaylarda eksik olmuyor.
Her zaman olan devletine güvenen vatandaşlara oluyor.
Ülke genelinde maden ocaklarında yaşanan facialarında kim suçlu ölenler mi?
Türkiye’nin birçok yerinde yaşanan iş gazalarında kim suçlu işçiler mi?
Göz göre göre kazalar yaşanıyor.
İnsanlar göçüklerin altında kalınca canlar gidince.
Suçlu aranıyor.
Ya imarsız oluyor.
Ya ruhsatsız oluyor.
Yâda izinsiz deniyor.
Yahu buralar nasıl izinsiz ya da ruhsatsız, denetimsiz yapılabilir.
Devlet nerde diye soran olmaz mı?
Şehrin merkezinde bir işyeri onlarca yüzlerce binlerce insanlar gelip gittiği yerler.
Buraları izinsiz olması mümkün mü?
Sorun bu tür işletimlerin açılışında göz yuman kurumlar.
Devletin denetimi yoksa varda paragözlerine cebine gidiyorsa.
Buralar her zaman açılacaktır.
Bir olay olunca da suçlu bulunacaktır.
Suçlu kim işletme sahibi mi?
İşletme sahibin suçu varda buraya ruhsat verenlerin, çalışma izni verenlerin hiç suçu yok mu?
Bence en büyük suçlu denetleyici kurumlar.
İstanbul Beşiktaş'ta on iki katlı bir binanın altındaki gece kulübünde çıkan yangında tam yirmi dokuz emekçi hayatını kaybetti.
Felaket gündüz yaşandığı için ölenlerin tamamı emekçiler.
Ya tıka basa doluyken yangın çıksaydı?
Soruşturmadan öğrendiğimize göre, yıllardır açık olan mekânda kaçak tadilatlar yapılmış.
Yangın çıkışı, havalandırma yok.
Çıkış kapısı kilitli.
Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerden bahsetmiyoruz.
İstanbul'un göbeği Gayrettepe'de.
Önünden geçenin bakmasa bile göreceği, trafiği caddeye kadar taşan popüler bir mekân.
Para basıyor.
Anlaşılan para makinesi olan işletme kimleri beslemişse bu günlere kadar gelmiş.
Ramazan da güya açmayan işletme tadilata girmiş.
Ölen gariban emekçiler birkaç gün sonra utulacak işletme sahibi tekrar işyerini açacak.
Her ilde bu tür mekânlar rahat ruhsat alıyor mu?
İlimizde Bar, pavyon gibi yerler neden denetlenmiyor.
Kırşehir’de her geçen gün pavyonlara ruhsat veriliyor buralarda aynı şekilde şehir merkezlerinde uygunsuz açılıyor.
Belediye ve yetkili birimler buralar neden izin ve çalışma ruhsatı verirler.
Bakın, yarın bir gün bizim ilimizde böyle bir vakanın olmayacağının garantisi var mı?