DOYURSUN GÖZÜNÜZÜ TOPRAK!

Ne diyelim.

Doyum ve doyumsuzluk...
İnsan hayatındaki felaketlerin, huzursuzlukların, hatta savaşların temelinde hep doyumsuzluk yatar.
Bir der, iki der, üç der saraylara sığmaz.
Çünkü insanın ihtiyaçları sınırlıdır ama arzuları dipsiz bir kuyudur. Doyumsuzluk önce bir duygu olarak doğar, sonra düşünceye dönüşür ve nihayetinde insanın bütün hayatını şekillendiren bir hırsa evrilir.
İnsan, bedeniyle toprağın bir parçasıdır; çamurdan yaratılmıştır.
Ama ruhu, Allah’ın üflediği nefesle ona bahşedilmiştir.
Beden fanidir, çürüyüp toprağa karışır; ruh ise ilahi bir emanettir, sonsuzlukla buluşana kadar bekleyicidir.
Ölüm geldiğinde, ruh bedeni terk eder, beden aslına döner.
Şimdiye kadar hiçbir ruh mezara konulmamıştır; yalnızca bedenler toprağa verilir.
Ama ne gariptir ki, insan bu fani bedene sanki hiç ölmeyecekmiş gibi hizmet eder.
Makam der, para der, mal mülk der ve yığardı yığar.
Mal, mülk, mevki, şöhret...
Daha fazlası, hep daha fazlası...
Kimileri milyonlarını bankada biriktirir ama dilenmekten vazgeçmez.
Kimi çöpten topladığı servetin üzerine servet katar ama yine de yetinmez. Çünkü biriktirme duygusu önce bir ihtiyaç gibi doğar, sonra derinleşir, hastalığa dönüşür.
Para, güç, makam insanı ele geçirir.
Güç, para, makam tanrısı olur.
Sonunda doyumsuz bir yaratığa dönüşür.
Doyumsuzluk yalnızca servetle mi sınırlıdır?
Elbette hayır!
Mevki hırsı da bu hastalığın bir parçasıdır.
Küçücük bir başarı gören kimileri, hızla yukarı tırmanmaya çalışır. Muhtarlıktan belediye başkanlığına, oradan milletvekilliğine, bakanlığa, başbakanlığa, hatta daha da yukarıya…
Yetmez!
Hep daha fazlası istenir.
Başarı sarhoş eder ama tatmin etmez.
Hırsın şehvetiyle her şeyi ister, her yere göz dikerler.
Doyumsuzluk gözleri kör eder, kalpleri mühürler.
Ama unutmayın!
Bu dünyada herkesin gözünü eninde sonunda yalnızca toprak doyurur. Oysa insan, ihtiyacı kadarını almalı, hırsına esir olmamalıdır.
Çünkü dünyaya çıplak geliriz ve giderken yanımızda hiçbir şey götüremeyiz.
Açgözlülükle biriktirdiğimiz her şey, sonunda başkalarına kalır.
Gözünüzü toprak doyurmadan önce, yaşarken doymayı bilin!