Bugün Müslümanlar için haftanın en kutsal günü olan Cuma, Kırşehir'de büyük bir coşku ile karşılanıyor. Kırşehir'deki camiler, cuma namazını eda etmek isteyen Müslümanlarla dolup taşacak. Bu haftanın cuma hutbesi konusu ise oldukça önemli: "Zarûrât-ı hamseyi muhafaza edelim". Bugün Kırşehir'de camilere akın eden Müslümanlar, bu beş temel hakkın önemini bir kez daha hatırlayarak, toplumsal huzurun ve güvenin teminatı olan bu değerlere sahip çıkmanın bilinciyle hareket edecekler. Hutbeyi dinleyen cemaat, birlik ve beraberlik içinde, zarûrât-ı hamseyi muhafaza etmenin gerekliliğini bir kez daha idrak ederek camilerden ayrılacak.

Peygamber Efendimiz (s.a.s) ise bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin de insanların canları ve malları konusunda kendisine karşı emniyet hissettikleri kişidir.” (Buhari, İman, 4) İslam dininin gönderiliş hikmetlerinden biri, hak ve hakikatin, huzur ve barışın, adalet ve iyiliğin, merhamet ve muhabbetin hâkim olduğu erdemli ve güvenilir bir toplum inşa etmektir. Bu erdemli toplumun inşası için İslam, yaratılmışların en değerlisi olan insanın canını, dinini, malını, aklını ve neslini koruma görevini bizlere yüklemiştir. Zarûrât-ı hamse olarak bilinen bu beş temel hakka sahip çıkmak farz, bunlara zarar vermek ise haramdır.

Zarûrât-ı Hamse nedir?

Canın Korunması: Her insanın yaşama hakkı kutsaldır.

Dinin Korunması: İnanç ve ibadet özgürlüğü güvence altındadır.

Malın Korunması: Mal varlığına zarar vermek yasaktır.

Aklın Korunması: Aklı koruyacak tedbirler alınmalıdır.

Neslin Korunması: Aile ve toplumun sağlıklı devamı için nesil korunmalıdır.

ZARÛRâT-I HAMSEYİ MUHAFAZA EDELİM

Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve esenlik dini İslam’a girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır."1

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin de insanların canları ve malları konusunda kendisine karşı emniyet hissettikleri kişidir.”2

Aziz Müminler!

Yüce dinimiz İslam’ın gönderiliş hikmetlerinden biri de hak ve hakikatin, huzur ve barışın, adalet ve iyiliğin, merhamet ve muhabbetin hâkim olduğu erdemli ve güvenilir bir toplum inşa etmektir. İslam dini, böyle bir toplumu inşa etmenin yolunu bizlere öğretmiştir. Bu yol; yaratılmışların en değerlisi olan insanın canını, dinini, malını, aklını ve neslini korumaktan geçer. Zarûrât-ı hamse olarak adlandırılan bu beş temel hakka sahip çıkmak farz, hangi sebeple olursa olsun bunlara zarar vermek ise haramdır.

Değerli Müslümanlar!

Abdullah Çalışkan, Kafkas İslam Ordusu ve Enver Paşa konulu programda Abdullah Çalışkan, Kafkas İslam Ordusu ve Enver Paşa konulu programda

Yüce Rabbimizin gönderdiği bütün peygamberlerin ortak amacı; canın, dinin, malın, aklın ve neslin emniyetini sağlamaktır. Rahmet elçileri, hayatları boyunca gönüllerin imanla buluştuğu, zihinlerin ilimle donatıldığı, hiçbir cana kıyılmadığı, hiçbir mala zarar verilmediği, nesillerin ifsat edilmediği bir medeniyet inşa etmek için çalışmışlardır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in hayatı da böyle bir medeniyeti oluşturmakla geçmiştir. Allah Resûlü (s.a.s), güvenilir bir insan olmanın ve insanlarla güzel geçinmenin yollarını bizlere göstermiştir. Sevgi ve saygı, adalet ve merhamet, iyilik ve muhabbet, hoşgörü ve nezaket gibi değerleri her daim bizlere hatırlatmıştır. Çevremize huzur ve güven vermemizi, toplumu ifsat eden her türlü söz ve davranıştan uzak durmamızı tavsiye etmiştir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), bu hususta bizleri şöyle uyarmıştır: “Mümin, bal arısına benzer. Bal arısı gibi hep güzel, temiz, helal şeyler yer. Hep güzel şeyler üretir, hep iyiliklerin peşinden koşar. Hiçbir şeyi ne döker, ne kırar, ne de ifsat eder.”3

Aziz Müslümanlar!

Bizler, zarûrât-ı hamseyi yani korunması gereken beş temel hakkı muhafaza ettiğimizde Rabbimizin rızasına nail oluruz. Dünyada huzur ve güven hâkim olur. Ahiretimiz ebedi mutluluk yurduna dönüşür. Bu haklara gerektiği gibi sahip çıkamaz isek toplumda kavga ve kargaşa, kin ve husumet ortaya çıkar. Hüzün ve keder, acı ve ıstırap etrafımızı kuşatır. Nitekim Yüce Rabbimiz bu konuda bizleri şöyle uyarır: “Sadece zulmedenlere dokunmakla kalmayıp herkese sirayet edecek olan azaptan sakının.”4 O halde, insanın insana, komşunun komşuya, herkesin birbirine güvendiği bir toplum inşa etmenin gayretinde olalım. Sevgi, şefkat ve merhametle birbirimize muamele edelim. Kalp kırmayalım, gönül incitmeyelim. Birbirimizin hak ve hukukuna saygı gösterelim.

Değerli Müminler!

Önümüzdeki Pazar, Muharrem ayının ilk günü. 1446. Hicri yıla kavuşacağız inşallah. Allah Resûlü (s.a.s), Muharrem ayını “hürmete layık”5 olarak nitelemiş, Ramazandan sonra en faziletli orucun bu ayda tutulan oruç olduğunu bizlere haber vermiştir. 6

Hicri yeni yılımızın; birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin pekişmesine, insanlığın huzur ve iyiliğine vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.


[1] Bakara, 2/208.

[2] Tirmizî, İman, 12.

[3] İbn Hanbel, II, 199.

[4] Enfâl, 8/25.

[5] Müslim, Sıyâm, 203.

[6] Tirmizî, Savm, 40.

Editör: BETÜL AKEREN