Her konuşmasında erken seçim diyor.
Son günlerde ve ilerleyen günlerde erken seçim çok konuşulacak gibi gözüküyor.
CHP iktidara yükleniyor.
Ülkenin zor ekonomik koşulları,
Verilen sözlerin yerine getirilmeyişi,
Yapılan siyasi hatalar,
Parti içi küskünlerin artması,
İşsizlik ve geçim zorluğunun giderilmeyişi, iktidarı zorluyor.
Şimdi, muhalefetin Türkiye’yi kazanabileceğini ve Türkiye’yi düze çıkarabileceğini, Türkiye’nin ekonomisini tekrar toparlayabileceğini, komşularıyla sorunlarını yine bir şekilde çözebileceğini ve dünyayla barışık bir halde olacağının projesini sunmuyor.
Ne diyor, erken seçim.
Erken seçim olsa ne değişecek koltuğa oturan halkın sorunları nasıl düzelecek muhalefet bunu konuşmalı.
Çözüm şoför deştirmeden mi?
Türkiye’nin Erken seçimi yapabilecek olan kişi Erdoğan’ın kendisi.
Ama Erdoğan, böyle bir seçimin kendi sonunu hazırlayacağı endişesiyle buna yanaşmayacak, öyle gözüküyor, yanaşacağa benzemiyor.
Ama belli bir aşamadan sonra buna mecbur olabilir.
Neden istemiyor?
Baktığımız zaman birçok sorun var, ama en tazesi tabii ki mahalli seçimlerde yaşadığı ağır yenilgi.
Her ne kadar oylarının arttığını ya da oylarını koruduklarını söyleseler de büyük şehirleri ve Anadolu’nun birçok şehirlerini koruyamadılar.
Erken seçim uzak gözüküyor ak parti bu koşularda erken seçime gitmeyecek.
Diyelim erken seçim olacak..
Özellikle de muhalefetin hangi aday ya da adaylarla çıkacağıyla ilgili husus söz konusu.
En önemlisi, cumhurbaşkanı adaylığı konusunda CHP içinde istekliler görülmekte.
Artı birde ortak aday sıkıntısı gündem olacak.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde eğer muhalefet iddialı bir adayda birleşirse o zaman işin rengi değişebilir.
Erken de olsa zamanında da olsa seçimin kaderini esas olarak bu belirleyecek.
Bülent Ecevit, 1997 yılı seçim kampanyasında,
"bu düzen değişecektir" diye hararetli bir şekilde konuşuyor,..
Ecevit "bu düzen değişecek" deyince, bir vatandaş "düzen hayatından memnun, düzülen ne zaman değişecek?" diye soruyor!
Politikacı kahvede nutuk atmaya başlamış, elini masaya güm güm vurup, artık fakir halkı pahalılıktan kurtaracağını, zamları geri aldıracağını, eski düzenin değişeceğini, yeni bir düzenin kurulacağını bangır bangır anlatıyormuş.
Önde olan dinleyenlerden biri umutsuzca başını sallarmış…
Politikacının canı sıkılmış:
“Hayrola amca, sen düzenin değişeceğine inanmıyor musun?”
“Hiç inanmam mı oğlum, elbet değişecektir.”
“Eee, o halde ne demeye olmaz anlamında başını sallayıp duruyorsun?”
Yaşlı adam şöyle doğrulmuş: “Değişir efendi değişir, düzen değişir ama düzülenler hiç değişmez.”
Ülke yönetimine kim gelirse gelsin belirli bir kesimin hep menfaatlerini koruduğunu, olanın düzülenlere oldu, her gelen bir darbe daha attı.
Bu ülkede onlarca hükümet kurulmuş hepsi ayrı bir düzen getirmiştir. Nedense hepsinin getirdiği düzen, hep başta olanları götü sağlam olanları daha da zengin etmiş daha da feraha kavuşturmuştur.
Biz düzülenler ise her gelenle ümitlenmiş, her gelen tarafından kandırılmış, sonrasında her gelen tarafından çiğnenmiştir.
Her gelen farklı bir yöntemle düzmüştür düzüleni ondan bu ülkede düzen değişir ama düzülenler değişmez.
Peki, size bir soru sorayım o zaman ahali; düzeni değiştirmek bizim elimizde, düzülende biziz biz niye kendimizi değiştiremiyoruz?