Akşam saat dokuz gibi meccanen götüren hafilata binip otele döndük. Yemekler hem çeşitlilik hem de lezzet açısından güzel sayılırdı. Nispeten erken sayılabilecek bir vakitte yatağa girdik; zira sabah namazı 05.35'te kılınıyordu...
Yol yorgunluğundan sabah namazı için kurduğumuz telefonun alarmı ne kadar kuvvetli çalsa da yataktan kalkmaya mecalimiz kalmamıştı...Neden sonra kalktık fakat cemaatle namaz vaktine çok az kalmıştı. Abdest alıp otobüs durağına gidip 10/15 dakika kadar bekledik. Ne gelen vardı ne de giden. Duraklar , bizim gibi tenbel ,mecalsiz mu'temiriyn ile doluydu...Hayırsever bir şoförün sevap kazanma düşüncesi olmasa Haram'daki büyük cemaate iltihak imkanı yoktu.
Sabah namazının farkına yetişince sünnetini sonradan kıldık ki bu teamül Resulullah'ın tatbikatın müstenittir.
Planlamamıza sadık kalmak vakit ve enerji kaybının önüne geçecek bir tedbirdi.
Şari Gazze ile Şari Hacun'un tekatuu'nda bulunan;bağrında Peygamberimizin dedesi Abdulmüttalip , ölene kadar kendisini himaye eden amcası Ebu Talip, vahyi ilk tasdik eden mübarek annemiz Hatice, küçük yaşta vefat eden Kasım ve Abdullah başta olmak üzere annesi Âmine, Abdu Menaf b.Kusay, Abdurrahman b.Ebi Bekir, Esma binti Ebi Bekir,Abdullah b.Zübeyr,Halife Ebu Ca'fer El Mansûr gibi mühim kişilerin medfun olduğu Cennetü'l Muallâ' yı ziyaret edip mevtaya dua etmek ölümü hatırlamamıza vesile olacaktı...
Hemen berisinde bulunan , Resulullah'ın okuduğu kur'an-ı Kerim'i dinleyip Müslüman olan,ona bey'at eden ve kavimlerine birer İslam davetçisi olarak dönen cinlere nispetle inşa edilen Cin Mescidini ve Cennetü'l Mualla'yı ziyaret etmek kasdıyla alaca karanlıkta Haram'dan çıkan bembeyaz insan seline karışarak Şahin Gazze istikametine doğru yürüdük.
On yıldan bu yana mütemadiyen devam eden genişletme çalışmaları eskiden küçük küçük dükkanların olduğu bölgeyi tamamen yerle bir etmişti. İnşasına başlanan Hızlı Tren hattını Haremin üst katına bağlayacak köprü inşaatı aralıksız fakat kaplumbağa hızıyla sürüyordu. Araçlar köprü ile Şari Gazze'nin kesiştiği noktada diğer yoldan geriye /Taif/Riyad yoluna doğru rucû ediyordu.
Duble yolun sağında ve solunda ekseri Yemenlilere ait lokanta/büfe / kafeler/dondurmacılar mevcuttu. Eskiden El Awali mahallesinde hizmet veren Batmanlılara ait meşhûr Mat'am el Mezak -kasaya bakan Yemenlinin haber verdiğine göre yeni yapılan devasa alışveriş merkezinin altına taşınmış ve mülkiyeti Yemenlilere geçmiş.
Önce Cin Mescidi 'ne vardık;cemaat çıkmış Bangladeşli hârisi tam kapıyı kilitlerken yetiştik. Kendimizi tanıtıp içeriyi görmek irademizi ifade edince kapıyı açıp göz ucuyla bakmamıza izin verdi. İçerideki işimiz bitince Mesicin önündeki levhadaki malumatı okuduk..
Cinlerden bir grup /nefer Resulullah'ın okuduğu Kur'an-ı Kerim'i dinledikten sonra Müslüman oldu ve ona bey'at etti. Şa'ri Ğazze'de kâin Cin Mescidi işte o hadiseyi hatırlatıyor.
Oradan ileriye doğru gidince Cennetü'l Muaalla kabristanına ulaştık .Kapı kapalıydı. Fakat kenarlara ve özellikle ana yolun üstüne çıkınca bütün mevcudiyetiyle/ ayrıntısıyla müşahede fırsatı bulduk. Yolun böldüğü Makberenin karşısında medfun ve üstünde kurumayan küçük bir ağacın gölgelediği Hz Hatice validemizin mezarına vicahen bizden önce imanla bizi geçmiş Mümin kardeşlerimiz için uzun uzun dua ettik.
Osmanlı Devleti zamanında mezkur kişilerin mezarının üstüne yapılan cami kubbeli / görkemli türbelerdeki mübalağayı tevhid ve mezarlığın ölümü hatırlatma hususiyetini tazyif eden bir faktör olduğuna inansam da gönlüm 2. Suud devletinin müeessisi Abdulaziz zamanındaki türbe katliamına da razı değil.
Oradaki işlerimizi itmamın ardından yolumuzun üzerinde mevcut Cin Mescid'nin önünden geçip Mat'am El Mezak'a girdik. Lokanta beş/on yıl önceki popülaritesini kaybetmiş gibiydi.
Beş yıldızlı bir otelin istikbal kısmında kişi başına bir gecelik otel fiyatının (sabah kahvaltısı dahil) 50 riyal olduğunu öğrendik.Kafiledeki arkadaşımız Ümit bey ocakta maaile umre planı için bir arayış içinde idi. Boiu otelin fiyatı ile şimdi kaldığımız Sidre Nuran otelinin karşılaştırıp artılarını ve eksilerini kafasında döndürüp bir neticeye ulaştırmaya çalışıyordu.
Dönüşte de Taif 'e gidiş planı için konuştuğumuz taksici (Mezkûr şahıs Muhammed ez Zehranî ed Duveysi ( Ebu Abdullah).Ebu Hureyre'nin de mensup olduğu Devs kabilesinden çıktı. Hem de "etimle kanımla Ebu Hureyre'nin kabilesindeyim " diyerek...
Bu arada fotoğraf çekilirken Hikmet kardeşimizin omuzuna elini atıp samimi poz verince " benim omuzuma atmıyor musun ?" diye şaka yaptım.O da gülümseyerek omuzumu ta boynumdan kavradı...
Sıcak havada fırın gibi asfaltta yürümek pestilimizi çıkarınca dönüş otobüsüyle oteldeki serin odamıza attık kendimizi. Öğle namazına kadar uyanamamışım. Alelacele vudu alıp otobüse bindik. İki tüneli kat ettikten sonra Sahatı'l Haram'a vasıl olup mecburî ikinci kata çıktık. Namazı müteakip Burcu Zemzem(Saat kulesi) ve Burcu Safa/ Şari Ecyad tarafına doğru yürüdük. Hikmet kardeşimizin dikkatini sarraflar çekince daldık dükkana. Altınlar umumiyetle 14 /18 ve 21 ayardı.Sahibi Yemenli genci ve Hikmeti yan yana getirip fotoğraflarını çektik.Gayet serin alt kata gidip Ümit kardeşimizin müşekkel dondurma ikramıyla sıcağın bunalttığı bedenimizi tebrit eyledik.
Kapalı bir kapıdan diğerine, güvenlikçilerden duyduğumuz muğlak sözcüğü ikrah edecek kadar tekrarlandı durdu yüzümüze karşı...Kapılardan, koridorlar ,araba parkından,Avm memerrinden geçişlerin ardından kapıda bekleyen iki görevliyi geçerek beş yıldızlı otelin lobisine vardık.
Biz , otelle alakalı bilgileri öğrenmeye çalışırken kafile arkadaşımız Ersan ve Hikmet otelin beleş ikramı olan envai çeşit meşrubatını gövdeye indirmekle meşgul olmuşlar. Otelin bir gecelik fiyatını öğrenince görüş bilbildiremedik; utandık.. Ücret takatimizin çok fevkindeydi.
Oradan çıkıp Medine'yeintikalde kullanacağımız hızlı trenin kalktığı bölgeyi görmek/öğrenmek maksadıyla Daru't Tevhid'in arkasındaki caddeye gitmek üzere Mescid-i Haram'ın sınırını çıkarken Türk televizyon dizileri ( Diriliş Ertuğrul/Osman/Selahaddin-i Eyyubi)hastası olduğunu söyleyen Taifli polisle muhabbet etmeyi de ihmal etmedik. Adam diziler yoluyla epeyi bir Türkçe sözcük öğrenmişti. Fotoğrafları kendi sayfamda yayınlayacağımı söyleyince çok korktu "Aman ha! Sonra büyük sıkıntı olur benim için " diyerek tenbihledi ...
Sabah verdiğim sözün ifası babında Şari Gazze' de bulunan Yemenlilere ait bir lokantaya girdik.Yemenlilerin yemek kültürü- bizim Gaziantep gibi-tüm Arap aleminde meşhurdur. Taze asîr müşekkel sipariş edip halı serili üst kata çıktık.Yer tefrişatının üstünde gruplar halinde kepse arabiyye yiyen Yemenlilerin yanında iki masada da melabislerinden Pakistanlı oldukları anlaşılan aileler mevcuttu.
Garsonlar hemen yanımızda belirip siparişi/talebât alıncaya kadar yanımızdan ayrılmadılar. "Yemenlileein yeme-içme kültürlerini -bilhassa asîr müşekkeli /kokteyl çok beğendiğimi fakat yine de hangi meşrubâtı tavsiye ettiğini sordum. "Tab'an ledeyna asîr müşekkel mufaddal" dedi...
Meyve suları gelinceye kadar geçen sürede elleriyle sofraya dökülerek yenilen kepse Ersan'ın çok ilgisini celbetmiş olacak ki sürekli fotoğraf çekmekle ,video kaydı almakla uğraştı durdu. Üstünde taze meyve parçacıkları olan içeceklerimi afiyetle midemizle buluşturup şükrettik. Büyük bir bardak ve hepsi taze sıkılan meyve suyu için ödediğimiz kişi başı 10 riyal pahalı sayılmazdı...
Oradan ayrılıp Harem'e döndük yorgun bir biçimde. Akşam ve yatsı namazlarını eda edip bir süre dua ve tefekkürle değerlendirdik boş vaktimizi.Arka camında ve yan camlarında Milli Görüş yazılı kağıtların mektûp olduğu kırmızı renkli otobüsler ,otele kolay ve serî bir ulaşım demekti...