Ve biz, unutturmamakla yükümlüyüz. Bir hilalin gölgesinde can bulan yiğitleri, vatan toprağını kanıyla mühürleyenleri, bayrağı yere düşürmemek için göğsünü siper edenleri… Onlar sadece o günün değil, her zaman hatırlanacak birer kahramandır.
Çanakkale, yalnızca bir savaşın adı değildir; o, bir milletin dirilişi, bir halkın uyanışı ve bir vatanın evlatları için yazılmış en anlamlı destandır. O gün, şehitlerimizin kahramanlıkları sadece toprakta değil, yüreklerde de yankı buldu. Her biri, bir yıldız gibi parladı, sönmeden sonsuzluğa karıştı. Her adımda, her kurşunda, her kan damlasında bu milletin bağımsızlık tutkusunu, vatan sevgisini hissedebiliyorduk.
Geçmişten bugüne kadar, bu milletin destanı hep güçlü oldu. Çanakkale’de, Kırşehir’in yiğit evlatları da vardı. O zamanlar, Kırşehir’in köylerinde ve kasabalarında, evlerinin kapılarını “güle güle” diyen analar, gözlerinde beliren yaşlar ardında, "dönüş yok" diyen evlatlarını, vatan için gönderiyordu. Kırşehirli Ali'nin, Hasan'ın, Ahmet'in, her birinin yolu Çanakkale’ye düştü. O bozkır toprakları, her birinin adımlarını unutmamak için şehadetle yüceltti.
Kırşehir’in rüzgârına karışan dualar, her birini uğurlarken sonsuzlukla buluştu. Ahmet’in gözleri, gözleri arkada bıraktığı annesini, eşini ve çocuklarını unutmadı. Fakat bir gün, o da şehadete doğru yürüdü. Çanakkale'deki toprak, tüm Türk milletinin kalp atışlarını kabul etti. O gün, Kırşehir'den giden bir yiğidin toprağa karıştığı an, bir destanın arif olduğu andı. Her köy, her mahalle, her sokak, o kahramanların anılarını sonsuza kadar yaşatmak için birbirine bağlanmıştı. Çünkü onlar sadece toprak uğruna değil, bu vatanın birliği, dirliği ve bağımsızlığı için canlarını verdiler.
Çanakkale Zaferi’nin yalnızca bir vatanı savunmakla kalmadığını, aynı zamanda bütün bir milletin ruhunu güçlendirdiğini anlamak için Türkiye’nin dört bir yanından gelen kahramanları hatırlamak gerekir. Marmara’dan Anadolu’ya, İç Anadolu’dan Doğu’ya, Çanakkale'deki her bir karış toprakta farklı köylerden, şehirlerden gelen yiğitler vardı.
Aksaray’ın Sarıyahşi köyünden bir delikanlı, İzmir’in Buca ilçesinden bir baba, Erzurum’un Palandöken Dağları’ndan bir genç, Mardin’in surlarını korumak için yola çıkan yiğitler hep aynı yürekle savundu toprağını. Konya’dan, Ankara’dan, Antalya’dan, Trabzon’dan, Urfa’dan… Her köyden, her şehitten, birer asker Çanakkale’ye koştu. Her birinin hikâyesi başka ama hepsi, aynı yüce amaç için bir araya geldi. Tıpkı Trabzonlu Mustafa’nın gözyaşları gibi, Adana’dan gelen Hasan’ın, Erzincan’ın Ferhat’ının yüreği de aynı tutkuyla atıyordu.
O gün, İzmir’in Menderes ilçesinin köylerinden birinde büyüyen Zeynep, köyde kalan tek çocuktu. Onun yüreği de, Çanakkale’nin topraklarında yankı buldu. Zeynep, toprağa veda ederken annesinin elini tutarak, "Beni bekleme, ben dönmeyeceğim. Vatanımın yolunda, kanım toprağa düşecek," dedi. İzmir’in o sıcak köyünden ayrılırken, geride bıraktığı aile, nehrin kenarındaki köprüyü her gün geçtiğinde Zeynep’in adını anarak gözyaşı dökecekti.
Bugün, onların yaşadığı topraklarda onların izinden gitmeye devam ediyoruz. Geçmişin göğüslediği fedakârlık ve cesaret, bizlere miras kaldı. Bugün, bizlere düşen bu kahramanları rahmetle anmak, şehitlerimizin mirasına sahip çıkmaktır. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Toprak, uğrunda ölenler varsa vatandır; ve bir vatan, onu sevenlerin yüreğinde sonsuza dek yaşar.
Birsen Eker
Çanakkale’nin ruhunu, bu milletin her bireyine işleyen o kahramanlar, bizlere bugün sadece bir vatan değil, aynı zamanda bir kimlik, bir birlik, bir dirlik de bıraktılar. O zafer, sadece bir toprak parçasının savunması değil, aynı zamanda bir halkın iradesinin de zaferiydi. Bugün Çanakkale'yi hatırlarken, sadece geçmişin topraklarına değil, bu topraklar üzerinde yaşamanın ne demek olduğunu da anlamalıyız.
Bugün, birer fidan gibi toprağa düşen o kahramanların torunları olarak, bizler de aynı vatan sevgisiyle bu toprakları koruma sorumluluğuna sahibiz. Hep birlikte, birbirimize sahip çıkarak, onların anılarını yaşatmalıyız. Ve her gün, Çanakkale Zaferi'nin yarattığı bu güç ve birliği içimizde taşımalıyız. Çünkü "Bir milletin gerçek gücü, geçmişinden aldığı cesaret ve bugününe duyduğu sevgiyle büyür."
Bunu hiç unutmamalıyız. Ne bir adım geri, ne de bir an unutma hakkımız var.