Ortalık kar kış bir an önce dışarı çıkmanın karın üzerinde oynamanın derdinde abilerim...Ben daha sokağa çıkacak kadar değilim..
Ama sobada yeni yanmış içeri yeni ısınmış sabaha karşı soba sönmüştü, yorganın içerisine gömülmüştük neredeyse , taki annem sobayı yakmış üzerindeki güğümün cızırdayan sesine sobanın içerisindeki odun ve kömürün çıtırtıları karışana kadar ...
İçerisi iyice ısınınca yavaş yavaş çıktık yumurtadan yeni çıkan civcivler gibi yataktan..
Annem perdeyi açarken pencerenin ince camından ve tahtalarından soğuk gelmesin diye eski battaniyemizi bastırmıştı ...
Evin önü bayağı bi kar dolmuştu..
Ekmek almaya gidenler , soba yakma telaşında olanlar ufak tefek hareketlilik vardı , gerçi bizim tarafta fazla ev yoktu yan tarafımızda bakkal Yaşar amca ve çocukları Ahmet abiler , sağ tarafımızda demirci Faruk amcanın evi ama onlar bayağı bi kalabalıktı , hemen ön caddeye bakan üç katlı binada Mehmet amca ve oğlu kahveci Yusuf abilerin evi , arkamızda bizim gibi üç odası olan evde kamyoncu İsmail amca oğlu Ünlü abi ve yaşıtım Ersoygil oturuyordu , onların ön tarafı boşluktu bizimkiler orada maç yapardı bi tarafında İsmail amcanın kamyonlarının lastikleri vardı Ersoy’la dizili lastiklerin içerisinde oynardık...
Rahmetli İzzet Amca ve çocukları evsahibimizdi, onlarda boş arsanın yanında oturuyorlardı, Ali abi , Veli abi Mehmet abi , Mustafa ve Önder abiler..
Birde arsanın uzunluğunca tahtalarla çevrili büyük bahçeli ev vardı herhalde Alemli 'lilerin eviydi, bahçede kocaman bi köpek bağlıydı Tarzan'dı köpeğin ismi, " Tarzan zinciri koparmış " denildi mi koca mahalle eve kapanırdı Tarzan yakalanıp bağlanana kadar...
Evin hemen önünde dükkanlar vardı birisinde doktor vardı, muayene yapar küçük yaralanmalara müdahale ederdi , dükkanın birisindede lokantacı Saim Amca ve hanımı Sabiha teyzenin lokantası vardı , Kastamonulu'ydu çok güzelde mercimek çorbası olurdu.
Dükkanın bizim eve bakan tarafında küçük bir penceresi vardı, bir gün Sedat abim elindeki gazoz kapaklarını o pencereden lokantanın içerisine atıyormuş bu kapaklarda yemeklerin içerisine düşüyormuş Sedat abim devam ederken yanına Suat abim ve amcamın oğlu geliyor ikisi de Sedat abimin yaptıklarına bakarken lokantanın sahibi Saim amca köşeden görünür Sedat abim durur mu ...! Topuklar hemen orada kalan Suat abim ve amcamın oğlu suçsuz yere alır nasiplerini...
Nerden nereye geldik; soba iyice yanmış , çay olmuş , sobanın üzerine ekmeği koyup kızdırdıktan sonra sana yağıda kıtlıktan bulursak vay anam vay yemede yanında yat...
Kışın o soğuk yüzü yerini baharın güneşine bırakmıştı ..
Tabiat ana uyanmış bademler çiçeklerini açmış mahalle, karın beyazlığından, çimlerin , ağaçların yeşilliğine , papatyaların sarı ve beyaz renklerine bürünmüştü ...
Abdullah Gürlek amcanın hanımı Ayten teyze ve Seyfullah Soysaldı amcanın hanımı Efil teyze sobaları sökmüş borularını temizleyip kaldırırken bir yandanda koyu sohbete dalmışlardı ...
Veli amcanın pideci dükkanı Seyfullah Soysaldı amcaların altıydı, burada eskiden halıcı Mahmut amcanın dükkanı vardı, un gelmiş , indirirken Ramazan abi yine pijaması ile gelmişti ...
Yemci Ragıp amca, dükkanın önüne attığı tahta sandalyelerde arkadaşları ile koyu bir sohbete dalmıştı ...
Pideci Hasan amcanın dükkanında ise abilerim Hacı ve Sedat bir yandan camları yıkıyorlar, bir yandanda dolmuşçuların Yükseltepe ' ye çıkarken dolmuşun camından verdikleri siparişleri takip ediyorlardı ...
Kahveci Koca Yusuf bıyıklarını şöyle bir burup içerde oyun oynayanların arasında dolaşıp çay, oralet isteyenlerin isteklerini ocakcıya söylüyordu ...
Bir üstte bizim evin önünde lokantacı Saim amca ve eşi Sabiha teyze masalara yemek veriyorlardı, ayrıyeten Saim amcamın postanenin yanında ayakkabıcı dükkanı vardı ..
Yan dükkanda berber Salih amca elinde makas yine güler yüzlü traşını yapıyordu, daha sonra caminin altına taşınmıştı ..
Bakkal Yaşar amca komşusu Yemci Kudret amca ile dükkanın önündeki yüksek betonun üzerinde oturup Tercüman gazetesini okuyorlardı ...
Karşı tarafta ise demirci Faruk amca ağzından düşürmediği sigarası ile somya yapıyordu, kafayı bi ara kaldırıp Terzi Aslan Amcanın dükkanına seslenip " bi dışarı çıkta yüzünü görelim " diye takılırken, Terzi Aslan amcada yanındaki Kırtasiyeciye " yanına laf edecek adam arıyor " diyerek elindeki makasla ceketin astarını sökmeye çalışıyordu ...
Postahaneye tek tük gelen kadınlar, karşı tarafa geçip Kudret amcanın kardeşi elbiseci Hüsnü amcanın dükkanına girip yeni bir şeyler var mı? Diye bakınıyordu, Muhittin abi yine artis gibiydi ...
Tüpçü Yunus amca bir yandan tüp indirip bir yandan da küçük iki tekerlekli arabaya üç tüp atıp gideceği yeri ayarlıyordu ...
Bardakçı Ali amca yeni gelen boy boy su bidonlarını birbirine bağlayıp hummalı bir çalışma içerisindeydi, daha önce postanenin yanındaydı sonra caminin karşısına taşınmıştı ..
Halıcı Mahmut amca dükkanın önünde Ali Amcayı seyrederken bir taraftan da sohbet ediyordu ...
Manav Kara Dayı caminin köşesinde halden at arabası ile getirdiği sebze ve meyveleri indirip tezgahına diziyordu ...
Kahveci İbo Dayı oyun oynanan masadaki kağıtları toparlayıp, elindeki çayı yudumluyordu ...
Ayakkabı tamircisi Hasan amcanın daimi müdavimi Sedat abimdi, ikisi iyi anlaşır Hasan amcada " gel bakalım alabacak " diye müşterilere seslenirdi ..
İğneci Mehmet amca elinde çantası işe gidiyordu, herkesin iğnecisiydi ...
Bizim tarafta kasap yoktu, ya Yükseltepe 'ye çıkacaksın ya da aşağı mahalleye Kasap Hasan amcaya gideceksin ...
Aşağı mahallede hareketliydi Sarı mağaza İsmail Amca, Yunus Bakkal, Ali Bakkal kahvehane, Şentepe ' ye giderdi o yol ..
Kör Kazımın dere şimdi vadi olmuş, derenin üzerinde marangoz bi amca vardı, ebemgil Şentepe 'de otururdu, yokuşta bir boşluk vardı evlerin arasında ve boşluğun yanından aşağıya metal geniş bir su borusu geçerdi , biz genelde ana yolu kullanırdık ..
Anayoldan sola dönersen iyi suya gidilirdi,
bizde iyi suya giderdik elimizde bidonlarla , küçük açık mavi bi bidonum vardı ...
Merkez Caminin yanından geçerdi Ayvalı yolu, şimdiki yol küçük toprak bir yoldu , yolun kenarında ardiyeci İsmail Amcanın ardiyesi vardı ..
Bülbül bakkal .. Genelde mektuplar oraya bırakılırdı ..
Ardiyeyi geçince yukarıda solda koca bir top sahası, direk gidersen Ayvalı 'ya sağa dönersen Yayla Mahallesine şimdi pazar yeri olmuş oradan Esertepe 'ye gidilirdi ..
Kilim dokumacı, taş kafanın babası Kurban amca, moturcu Şevket amca, Sütçü Halit Dede ....
O zamanlar yokluktu tıpkı kıştan sonraki bahar güzelliği gibiydi ...
Büyüklerimiz birbirlerine hiç kötülük yapmazdı, hep güzel yaşardı, bize de hep örnek oldular ...
Vefat etmiş olanlara Yüce Allah rahmetler eylesin, kalanlara sağlıklı hayırlı ömürler versin ...
Önlüklerimiz siyah ama yakalarımız gibi kalbimiz tertemizdi, çalışacak kitaplarımız, giyecek doğru dürüst elbiselerimiz yoktu ...
Herşeye rağmen okuyup, memleketin dört bir tarafına dağıldık ...
Yıllar sonra kazara görüşmelerimizde bile birbirimize yardım ettik eve gidince " bugün Ayvalı 'dan eskilerden arkadaşımı, Ahmet amcayı, Ayşe teyzeyi gördüm " diyerek mutluluğumuzu belirttik ...
İyi ki Ayvalı bebesi olmuşuz …