Kamuoyunca pek bilinmeyen Yeniçağ Gazetesinde tefrika halinde yayınlanan Atatürk’ün Halep hatıralarını kaldığımız yerden devam edeceğim.
30 Ekim 1918’ Osmanlı Devleti tarafından imzalanan Mondros Mütarekesi gereği İmparatorluğun paylaşılması başlamıştı.
M. Kemal Paşa, daha önce İstanbul’da bulunduğu sırada, 18 Ağustos 1918’de Harbiye nazırı Enver Paşa ile bir görüşme yapar. Bu görüşmede Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın; “Orduların Arap topraklarını bırakarak geri çekilmesi..” yolundaki teklifini reddeder, ama aksine olayların akında görüldüğü gibi, Başkomutanlık Kararğahı, askeri gücün yol olması pahasına, hala Arap topraklarının savunulmasında diretmektedir. Nihayet düşman baskısı karşısında ordu Halep’e çekilir. Mustafa kemal Paşa, Halep’i sokak muharebeleri yaparak terk eder. Orduyu Halep’in kuzeyindeki El-Hüsniye-Helan hattına çeker. Birlikler son olarak, İskenderun-Belah-Diercemal-Tefrifat tattını korumuşlardır. 28 Ekim’de ise Antakya “Hatay”, bu hattın içindedir.
30 Ekimde imzalanan Mondros Mütarekesi anşlaşmasında bu husus, Hatay’ın geleceği bakımından son derece önemli bir tarihtir.
31 Ekim 1918’de Yıldırım Orduları Grubu Kumandanı olan Alman Generali Liman Von Sanders. “Yıldırım Orduları Grubu’nun emir ve kumandasını, bugünden itibaren, iftiharla dolu, birçok muharebelerde kendini göstermiş bulunan Mustafa Kemal paşa Hazretleri’ne bırakıyorum” diyerek, emir ve kumandayı devreder. Yapılan toplantı da ise Alman Generalinin, M. Kemal Paşa’ya: “Savaş müttefiklerimiz için bitmiş olabilir. Ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor der.
Bir yandan Mondros Mütarekesi Murahhas Heyeti Başkanı, Rauf Orbay, gazetecilere: “Yaptığınız Mütareke, umudumuzun üstündedir.
Devletin bağımsızlığı, Saltanat2ın hukuku, milletin onuru, tümüyle kurtarılmıştır” derken öte yandan, Mondros Mütarekesi’nin tam metnin 3 Kasım günü alan M. Kemal Paşa. “ Bu Mütarekeyi baştan nihayete kadar tetkik ettikten sonra bende beliren kanaat şu idi: Büyük Osmanlı Devleti, bu mütarekename ile kendini kayıtsız, şartsız düşmana teslim etmeye muvafakat etmiştir.
Yalnız müvafakat etmiş değil, düşmanın memleketi istilası için ona yardımcı olmayı da vadetmiştir.”
Ben yapılan mütarekenin sakatlığını gördüm.
Bu sakat noktaların düzeltilmesine çalışmak lüzumuna inanarak ilgili makamlara söyledim.
Bu Mütarekename, olduğu gibi tatbik edildiği halde, ülkenin baştan sonuna kadar işgal ve istilaye maruz kalacağı kanaatini ileri sürdüm.” Der Böylece , yeniden mücadeleye başlar
3 Kasım 1918 günü Adana’dan Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya, Mondros Mütarekesi’nin bazı hükümlerinin açıklamasını için bir şifre telgraf çeker.
Bunda “Torus Tünellerinin müttefikler tarafından işgali hakkındaki maddenin tavzihi lazımdır. Toros tünelleri denilen tüneller, en son açılan iki tüneldir. İşgal edilecek yalnız bunlar mıdır? Yoksa muhafaza tertibatından mı ibaret kalacaktır?
Büsbütün ayrı bir gurup teşkil eden Amanos tünelleri bu meyanda mıdır?
Toros tyünellerini tutacak kuvvi işgaliye miktarı nedir ve nereden gelecektir” soruları sorulmakta; Suriye hududunu, Suriye vilayetimiz şimal hududu saymakla beraber bu hususta başkaca bir noktai nazar ve karar varsa bildirimesi”, Kadroları en genç efrattan doldurulmak üzere kuvvetli bir fırka teşkili ve Jandarmanın takviyesi” ile “ Fazla mevat ve malzeme-i askeriyenin Toros şimaline nakli ve hiçbir suretle hahribata meydan vermeyecek tedbirler” de istenmektedir.
Böylece M. Kemal Paşa, Alman Generaline de söylediği gibi, kurmayı düşündüğü Türk Devleti’nin mücadelesi hazırlığına geçmiştir. Hatay da bu mücadelenin alanı içindedir., çünkü Türk’tür. Tarihi ile Türk’tür, coğrafyası ile Türk’tür; insanı, adet ve ananeleriyle de Türk’tür. ( BİTTİ)