Halen de yapanlar var. Vücudu yerde olduğu halde, ruhu yukarı da kendini izliyor. Hiçbir korku, üzüntü, ağrı sızı yok. Cennet gibi bir mekân. Güler yüzlü, iyilik yapmak için yarışan görevliler. "Seni tekrar Dünyaya gönderelim. "diyenlere "Gitmek istemiyorum, asıl evim bura, mükemmel bir huzur içindeyim, Dünya çok sıkıntılı "diye mani olmaya çalışıyor. Neşet Ertaş ne dedi? "Dünya senin vatanın mı yurdun mu?“ Hayırlı uzun ömürlü olup 99 yaşına kadar yaşayalım da, burası gurbet, asıl vatanımız Öbür Dünya. İmân edip güzel ameller işleyenlere asla korku, üzüntü olmadığı, sevdikleriyle bir olacağı ebedi bir Saadet, sonu gelmeyen bir yaşam, hak edenleri bekliyor.
Bir yer değiştirme olan ölüm de böyle bir seyâhat. Kıyamete kadar sevdikleriyle bir, yiyip içip mutluluk içinde zevk yapacaklar. Haşirden, tekrar dirilmeden sonra, yeni vücutlarıyla Cennette daim olacaklar. Ashabı Kehf 309 yıl bir mağarada kaldı. "Ne kadar kaldık" sorusuna cevap olarak "Bir gün veya bir günden bir az fazla "dediler. O isterse zaman içinde zaman yaratır. Bir incir çekirdeğine dağ kadar büyük bir ağacın programını yazar. O'nun her şeye gücü yeter.
Sevindirici bir haber de şu ki şeytan artık insanlardan ebediyen uzaklaşacak. Kalplere girip şer teklifler, vesveseler veremiyecek. Böylelikle her türlü kötülük, hatır gönül kırmak, başkasına zarar vermek piyasadan kalkacak. Bu seyahati yapanlar dünyaya geri gönderilmenin âdeta bir şişenin içine girmek gibi bir şey olduğunu söylüyor.
Bizler de kılı kırk yararak, rızasına uygun ameller işleyerek, Râhman ve Râhim olan Hâlıkımızın hatırını hoş tutarak, Dünya imtihanını peki derecede bitirerek, kendi gölgemizden korkarak, yoğurdu üfleyerek yiyerek, dostlarıyla dost, düşmanlarını reddederek, bu saadet topunu çelelim. Selâm ve Sevgiler.