AK TAŞ DİYE BELEDİĞİM

Ka­fa­sı es­ti­ği gibi dere tepe gider. Derdi dağ­la­ra taş­la­ra uçan kuş­la­ra yer­de­ki ka­rın­ca­ya an­la­tır.

“Tül­ben­ti­me do­la­dı­ğım
Hak'tan dilek di­le­di­ğim
Mevla’m bu taşa can ver­sin”
Bu ağıt Kır­şe­hir yö­re­si­nin ya­şa­mış Esme ge­li­ne ait ol­du­ğu söy­le­ni­yor.
Ağı­tın içe­ri­ği Kır­şe­hir ve çe­vi­ri­si­ni konu edi­ni­yor.
Ahi Evran, Hacı Bek­taş, Aşık Paşa, Ah­med-i Gül­şeh­ri, Kaya Şeyhi Şeyh Salih dağ­lar, ulu­lar bizim böl­ge­mi­zi söy­lü­yor.
Ha­ya­tı acı­lar­la yoğ­rul­muş Esme ge­li­nin.
Ana­do­lu’da çi­le­li ana­lar, ba­cı­lar, kız­lar her dönem hor­lan­mış­lar kı­na­mış­lar.
Sen bir çocuk ver­me­din diye, ya da hep kız ço­cu­ğu dün­ya­ya ge­ti­rir diye o köyde gelin ol­du­ğu ha­ne­de hep öte­len­miş­ler.
Ana­do­lu’n şirin di­ya­rın­da ya­şan­mış evlat öz­le­miy­le tu­tu­şan Esme gelin yü­re­ğin­de çek­ti­ği acıyı taşa ve­ri­yor.
Bağ­rı­na sar­dı­ğı taşta olsa bir can umu­yor.
Can veren Allah’tan taşa can is­ti­yor.
Yüce Mevla’sında taşta olsa bir evlat is­ti­yor.
Yıl­lar­ca yü­re­ğin­de yatan evlat ate­şi­ni, için­de­ki kozu söy­le­di­ği ağı­tıy­la di­len­di­ri­yor.
Yüz­yıl­lar önce Ana­do­lu’nun şirin şeh­rin­de bir Türk­men Beyi sev­di­ği Esme kızla ev­le­nir.
Yıl­lar geçer beyin ço­cu­ğu olmaz.
Za­man­la Türk boyu bu yüz­den yasa bo­ğu­lur!
Beyin anası bu du­rum­dan ya­kı­na­rak, “A be­yi­miz, yarın sen bu dün­ya­dan gö­çer­sen so­yu­mu­za kim bey­lik edecek? ” der.
Gün gelir Yörük Bey ve ka­rı­sı­nın ço­cu­ğu ol­mu­yor diye başka bir kızla ev­len­mek için zor­la­nır.
Ancak Bey, ka­rı­sı­nı sev­mek­te­dir.
Ka­rı­sı da bu tö­re­ye razı olur, hatta Bey’e ya­kı­şa­cak en iyi kızı ken­di­si arar.
Duy­gu­la­rı­nı da dışa vur­maz.
Bir süre sonra düğün ya­pı­lır. Bey ev­le­nir. Aylar sonra bir oğlu olur.
Bey’in eski ka­rı­sı üzün­tü­den dağ­la­ra çıkar!
Ka­fa­sı es­ti­ği gibi dere tepe gider. Derdi dağ­la­ra taş­la­ra uçan kuş­la­ra yer­de­ki ka­rın­ca­ya an­la­tır.
İçinde gel­di­ği gibi söz­le­ri­ni do­ğa­da ya­şa­yan can­lı­lar­la pay­la­şır.
Bir de­re­den ge­çer­ken uzun­ca bir ak taş bulur.
Bu taşı kun­da­ğa sa­ra­rak taşa can ver­me­si için ya­ra­tı­cı­ya ya­ka­rır.
Daha sonra bu olay hal­kın di­lin­de ef­sa­ne­le­şe­rek tür­kü­le­şir.
Ya­şan­ma­yan ha­ya­tın ne ağıtı olur ne de tür­kü­sü diye boşa de­me­miş­ler.
Bira an­ne­nin evlat öz­le­mi beyaz taşa bile can ve­ri­yor.
Yü­rek­ten gelen söz­le­ri gü­nü­mü­ze kadar ge­li­yor.

“Çek­ti­ğim dert ile mih­net
Ben kim­le­re edem min­net
Me­di­ne'de ol Mu­ham­med
Söy­len bu taşa can ver­sin
Yolda giden ulu ker­van
Di­zim­de kal­ma­dı der­man
Kır­şe­hir'de Ahi Evran
Söy­len bu taşa can ver­sin
Kur­ban olam kavim kar­daş
Ben kim­le­re olam yol­daş
Koca Hün­kar Hacı Bek­taş
Söy­len bu taşa can ver­sin
Ya­zı­lan­lar gelir başa
Hele bakın olan işe
Ünü böyük Aşık Paşa
Söy­len bu taşa can ver­sin
Felek bana etti cevri
Da­yan­mı­yor yürek gayri
Ulu Ah­med-i Gül­şeh­ri
Söy­len bu taşa can ver­sin
Kadir Mev­lam kerem kani
Kara taşa verir canı
Baba Ah­med-i Gül­şeh­ri Söy­len bu taşa can ver­sin
Bu ne kıs­met bu ne talih
Ci­ğer­le­rim bölük bölük
Kaya Şeyhi Şeyh Salih
Söy­len bu taşa can ver­sin
Niyaz eder sana Esme
Kul­la­rı­na cefa verme
Zi­ya­ret­te Yunus Emre
Söy­len bu taşa can ver­sin
Kara taşa nenni dedik
Yedi kat tül­ben­te sar­dık
Eke­cik'te Emrem Tap­tık
Söy­len bu taşa can ver­sin
Di­lek­le­rim kabul ola
Taş be­be­ğim dile gele
Kab­rin­de Yağ­mur Dede
Söy­len bu taşa can ver­sin
Düştü yürek yandı köze
İmdat eyle Esme kıza
Kızıl Dağ'da ol Şıh Hamza
Söy­len bu taşa can ver­sin
Har­man­lar­da olur yaba
Sa­vu­rur­lar kaba kaba
Aflak'ta Pir Abdal Koca
Söy­len bu taşa can ver­sin
Bu ne acı bu ne keder
Yü­re­ğim­den kan­lar gider
Derde deva Şeyh Ka­len­der
Söy­len bu taşa can ver­sin
Emek­le­rim verme yele
Göz yaş­la­rım döndü sele
Avcı'daki Sayıt Dede
Söy­len bu taşa can ver­sin
Yük­sek­te şahin yu­va­sı
En­gin­de Türk­men obası
Şad olsun Kemal ba­ba­sı
Mev­lam bu taşa can ver­sin.”

Ağıtı kim söy­ler­miş evlat öz­le­mi­ni çeken.
Acı çek­me­yen derdi ner­den bil­sin.